13 Mayıs 2013 Pazartesi

William Chandler Bagley Kimdir Hakkında

William Chandler Bagley Hayatı, William Chandler Bagley Kimdir


Bagley, William Chandler (d. 15 Mart 1874, Detroit – ö. 1 Temmuz 1946, New York. ABD), özselcilik olarak bilinen akı­mın önde gelenlerinden eğitimci, yazar ve yayımcı. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çı­kan ilerici eğitim hareketinin birçok uygula­masına karşı çıkmıştır.


Lisans diplomasını 1895′te East Lansing’ deki Michigan Eyaleti Tarım Yüksekoku­lumdan (bugün Michigan Eyalet Üniversi­tesi) aldı. Chicago Üniversitesi ile Wiscon­sin Üniversitesi’nde (Madison) lisansüstü öğrenim gördükten sonra, 1900′de New York’taki Cornell Üniversitesi’nden psiko­loji ve eğitim doktorası aldı. Eğitim alanın­daki geniş deneyimleri arasında, Michigan’ da bir köy okulunda öğretmenlik, değişik kentlerin özel okullarında yöneticilik, Ür- bana-Champaign’deki Illinois Üniversitesi (1908-17) ile Columbia Üniversitesi’nde (1917-40) eğitim profesörlüğü sayılabilir.


Bagley, eğitimcilik yaşamı boyunca, öğret­men eğitimini geliştirerek halk eğitimini yükseltme ilkesine bağlı kaldı. Yenilikçi eğitimin yandaşlarına karşı çıkarak, gele­neksel ders konularına ağırlık veren Avrupa müfredat yaklaşımını savunan bir grup mes­lekten eğitimcinin oluşturduğu özselcilik akımının önde gelen sözcüsü oldu. Eğitim­de fırsat eşitliğini ısrarla savundu, zekâ testi sonuçlarına bakarak eğitim olanakları­nın kısıtlanmasına şiddetle karşı çık­tı. Radyonun bir eğitim aracı olarak kulla­nılmasında deneyleri oldu. Çok sayıda yapı­tı arasında, Charles A. Beard ile birlikte yazdığı The History of the American People (1918; Amerikan Halkının Tarihi) ve Our Old World Background (1922; Eski dünya’ dan Devraldığımız Miras) ile Beard ve Roy F. Nichols ile birlikte kaleme aldığı Ameri­ca, Yesterday and Today’in (1938; Ameri­ka, Dün ve Bugün) yanı sıra Craftsmanship in Teaching (1911; Ustalıklı Öğretim), School Discipline (1914; Okul Disiplini), Determinism in Education (1925; Eğitimde Belirlenimcilik), Education, Crime and Social Progress (1931; Eğitim, Suç ve Toplumsal İlerleme), Education and Emergent Man (1934; Eğitim ve Yeni İnsan) ve A Century of the Universal School (1937; Evrensel Ökulun Yüzyılı) sayılabilir. Bagley, ayrıca eğitimle ilgili birçok dergi yayımlamıştır.



William Chandler Bagley Kimdir

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Kamina Nerede Hakkında

Kamina, Zaire’nin güneydoğu kesiminde, Shaba bölgesinin ortabatısındaki Haut-Lomami kırsal alt bölgesinin merkezi kent. Lubumbashi-Ilebo Demiryolu üzerinde, Kivu bölgesindeki Kindu’ya ve Doğu Afrika’y­la bağlantılı Kalemie limanına giden hatla­rın kavşak noktasında yer alır. Lubumbas- hi, Kolwezi ve Kananga’ya havayoluyla bağlanan kentte, bir de askeri hava üssü vardır. Yakınlardaki Lovoi Irmağı üzerinde kurulu baraj, kente elektrik sağlar. Başlıca tarımsal ürünler pamuk, tütün ve sebzedir. Nüfus (1976) 160.020.



Kamina Nerede

29 Nisan 2013 Pazartesi

Cheikh Hamidou Kane Hakkında

Cheikh Hamidou Kane Kimdir


Kane, Cheikh Hamidou (d. 3 Nisan 1928, Matam, Irmak Bölgesi, Senegal), 1962′de Siyah Afrika Büyük Edebiyat Ödülü’nü kazanan L’Aventure ambiguë (1961; Belir­siz Serüven) adlı otobiyografik yapıtıyla tanınan Senegalli yazardır.


Kane, gençliğinde geleneksel İslam eği­timi aldı. Daha sonra Sorbonne’da hu­kuk okumak üzere Senegal’den ayrılarak Paris’e gitti. Fransa Denizaşırı Ulusal Oku- lu’nun hukuk ve felsefe bölümlerinden me­zun oldu. 1959′da ülkesine döndükten sonra hükümet planlama komisyonu üyeliği ve Thiès bölgesi valiliği yaptı (1960-63), ayrıca Senegal Kalkınma ve Planlama Bakanlı­ğında çalıştı. Daha sonra, Dakar Deniz Sanayisi Projeleri başkanı ve sanayi bakanı oldu. 1963′te Nijerya’nın Lagos kentinde UNICEF görevlisi olarak çalışan Kane, 1966′da Fildişi Kıyısı’nda Abidjan’daki UNICEF bürosunun yöneticiliğine getirildi.


L’Aventure ambiguë, atalarının yaşam bi­çimi ve geleneksel İslam inancı ile Fransız­ların Afrika’ya taşıdığı maddeci Batı kültü­rü arasında bocalayan genç bir adamı konu alır. Yapıta gücünü ve kişiliğini veren, Kane’nin çatışan değerleri yansıtışındaki berraklıktır.


A.C. Brench’in Writing in French from Senegal to Cameroon (1967; Senegal’den Kamerun’a Fransızca Edebiyat) adlı kitabı, Kane’nin yaşamının ve yapıtlarının eleştirel bir değerlendirmesini içerir.



Cheikh Hamidou Kane

Kananor Nerede Hakkında

Kananor, Hindistan’ın güneyindeki Kerala eyaletinde il ve il merkezi kent. Umman Denizi kıyısında bir liman olan kent, 12. ve 13. yüzyıllarda İran ve Arabistan’la yapılan ticarette önemli rol oynadı. 18. yüzyıla değin Kalikut’un (bugün Kojikod) Müslü­man hükümdarının (zamorin) en büyük rakibi olan Kolattiri racasının başkentiydi. Vasco da Gama 1498′de Kalikut’u ziyaret etti ve 1505′te Portekizliler burada bir kale yaptılar. 1656′da Felemenklilerin yaptığı kale ise, 1771′de Müslüman Moplahların önderi Ali Raca’ya satıldı. 1783′te ingilizle­rin eline geçen Kananor, daha sonra ingiliz Doğu Hindistan Kumpanyası’na bağlandı. Uzun yıllar Hindistan’ın batı kıyılarındaki başlıca İngiliz askeri karargâhı oldu.


Kentte büyük iplik, dokuma, iç çamaşırı ve çorap fabrikaları vardır; kopra, hindis­tancevizi lifi ve biber gibi ürünler dışarı satılır. Ayrıca pek çok kale ile cami, Portekizlilerden kalma bir kilise ve güney­deki eski Moplah kentinde Ali Raca’mn sarayı bulunmaktadır.


Kerala Ovasının kuzey kesimini kaplayan Kananor ilinin yüzölçümü 5.706 km2′dir. İl topraklarının sulan, başta Kuppam Irmağı olmak üzere sayısız küçük akarsu tarafın­dan toplanır. Pordiçeri birlik topraklarına bağlı Mahe, ilin sınırlan içinde kalmıştır. Ekonomi tarıma dayanır; başlıca ürünler kaju, biber ve hindistan cevizidir. Balıkçılık da önem taşır. Nüfus (1981) kent, 60.904; metropoliten alan, 157.797; il, 2.803.467.



Kananor Nerede

27 Nisan 2013 Cumartesi

Kamu gücü nedir Hakkında

Kamu gücü ayrıcalıkları ayrı örgütlenmesi


Kamu gücü, kamu kudreti, kamu erki ya da amme kudreti olarak da bilinir, geniş anlamıyla, devletin tek yanlı olarak kural koyma ve buyruk çıkarma, topraklarında yaşayanlara iradesini kabul ettirme ve bunu sağlamak için gerektiğinde zor kullanma hakkı. Özel ve dar anlamıyla idarenin özel hukuk dışında kalan rejiminin ona sağladığı ayrıcalık ve üstünlükleri ifade eder (kolluk görevi, kamulaştırma, el koyma vb).


Silahlı güç kullanma tekeli, kolluk hizmetleri ve para basma yetkisi gibi devlete özgü ayrıca­lıklar da kamu gücünün uzantılarıdır, idare­nin sahip olduğu kamu gücü kendisini, resen hareket (kendiliğinden davranma) ve resen icra (doğrudan uygulama) gibi, genellikle yasal temele dayanılarak kullanılan yetkiler­de gösterir.



Kamu gücü nedir

25 Nisan 2013 Perşembe

Armenia Nerede Hakkında

Armenia Nerededir


Armenia, Kolombiya’nın orta-batı kesi­minde kent. 1966′dan beri Quindío ilinin (departemento) merkezidir. Orta Cordillera’nın batı yamaçlarında Espejo ile Quindío ırmakları arasında yer alır. Yüksekliği 1.483 m’dir. Puerto Berrío-Popayán demiryolu hattı üzerinde yer alır. 50 km güneydoğu­sundaki Ibagué üzerinden Bogota’ya giden karayolu üzerinde bir aktarma noktasıdır.


Jesús María Ocampo ile Antonio Herrera tarafından 1889′da kuruldu. Kahve, mısır, fasulye, muz, şeker kamışı ve ipek gibi ürünlerin pazarlandığı bir ticaret merkezi­dir. Kentte bazı hafif sanayi kuruluşları, çevrede ise kömür yatakları vardır. Quindío Üniversitesi (1962) Armenia’dadır. Nüfus (1985) 180.221.



Armenia Nerede

12 Nisan 2013 Cuma

Jacobus Arminius Kimdir Hakkında

Jacobus Arminius Biyografi, Jacobus Arminius Kimdir


Jacobus Arminius, Felemenkçe jacob harmensen ya da hermansz (d. 10 Ekim 1560, Oudewater – ö. 19 Ekim 1609, Leiden, Hollanda), Felemenk Reform Kili- sesi’ne bağlı ilahiyatçı. Kalvenciliğin kader konusundaki katı öğretisine karşı çıkarak, daha sonra Arminiusçuluk olarak adlan­dırılan inanç sistemini geliştirmiştir.


Çok küçük yaşta babasız kalan Arminius’u Theodore Aemilius adlı biri evlat edindi ve Utrecht’te öğrenim görmesini sağladı. 1575′te Aemilius’un ölümünden sonra Mar­burg Üniversitesi profesörlerinden Rudolf Snellius (Snel van Roijen, 1546-1613), Arminius’un eğitimini üstlenerek Leiden (1576-82), Basel ve Cenevre’ye (1582-86) gönderdi.


Arminius, Padova Üniversitesi ile Roma ve Cenevre’de kısa sürelerle kaldıktan son­ra Amsterdam’a döndü. 1588′de papaz oldu. 1603′te, Leiden Üniversitesi’nde ila­hiyat profesörlüğüne atandı ve bu görevi ölümüne değin sürdürdü. Ömrünün son altı yılının büyük bölümünü ilahiyat tartışmala­rıyla, özellikle de Leiden Üniversitesi’ndeki meslektaşı Franciscus Gomarus’la girdiği polemiklerle geçirdi.


Ilımlı kişiliğiyle tanınan Arminius’un bu tartışmalara isteği dışında girdiği söylenebi­lir. Önceleri, Tanrı’nın ebedi kurtuluş için seçtiği kişilerin, daha Adem’in Cennet’ten kovulmasından önce belirlendiğini savunan Kalvenci görüşü benimsiyordu, ama zaman­la bu öğreti ile ilgili kuşkuları arttı. Kurtulu­şa ulaşmada insanların kendi kararma hiç yer vermeyen bir kader anlayışının çok acımasız olacağına inanmaya başladı. Tanrı’nın, yalnızca ilahi kurtuluş vaadine iman­la karşılık verecek olanları dünyada yaşa­mak üzere seçmesi gibi koşullu bir seçilme görüşünü ileri sürdü. Ona göre bu, Tanrı’ nın rahmetine daha çok ağırlık veren bir görüştü.


Arminius’un ölümünden sonra, 1610′da, yandaşlarından bazıları Utrechtli rahip Jo­hannes Uyttenbogaert’in kaleme aldığı Remonstrance (İtiraz) başlıklı takriri imzalaya­rak, Arminius’un görüşlerini destekledik­lerini açıkladılar. Arminiusçuluk, Fele­menk Reform Kilisesi’nin 1618-19′da Dord- recht’te toplanan sinodunda (Dort Sinodu) ele alındı. Delegelerin hepsinin Gomarus’ un görüşlerini desteklediği sinodda Armini­usçuluk mahkûm edildi. Arminiusçular kili­seden kovuldu, birçoğu zulme uğradı.


Bütün bunlara karşın Arminius’un yapıt­ları Opera theologica adıyla 1629′da Lei- den’de ilk kez yayımlandı. 1630′a gelindi­ğinde, Arminiusçuların kurduğu dinsel bir­likler karşısındaki yasal tutum yumuşamıştı. 1795′te Arminiusçuluk Felemenk’te resmen tanındı. Arminiusçuluk, Tanrı’nın kayrasını vurgulayan yanıyla İngiltere ve ABD’de Metodizmin gelişmesini etkiledi.



Jacobus Arminius Kimdir

11 Nisan 2013 Perşembe

Haldan Keffer Hartline Kimdir Hakkında

Haldan Keffer Hartline Biyografi, Haldan Keffer Hartline Kimdir


Hartline, Haldan Keffer (d. 22 Aralık 1903, Bloomsburg, Pennsylvania – ö. 17 Mart 1983, Fallston, Maryland, ABD), ABD’Ii fizyolog. Görme duyusunun nörofizyolojik mekanizmaları üzerine yaptığı ça­lışmalarla 1967 Nobel Fizyoloji ya da Tıp Ödülü’nü George Wald ve Ragmar Granit ile paylaştı.


Baltimore’daki Johns Hopkins Üniversite- si’nden 1927′de mezun oldu ve aynı kurum­da Ulusal Araştırma Kurulu üyesi olarak ağtabaka fizyolojisi üzerine araştırmalara başladı. Eldridge Johnson Vakfı araştırma­cısı olarak Leipzig ve Münih üniversitelerin­de çalıştı; 1949′da Johns Hopkins’te biyofi­zik bölümünün başına getirildi. 1953′te New York’taki Rockefeller Üniversitesi’nde nörofizyoloji profesörü oldu.


İnsanda ağtabakadaki aksiyon potansiyeli­ni saptayan ilk bilim adamlarından olan Hartline, görme sistemleri insandan çok daha basit olan bazı eklembacaklılar, yumu­şakçalar ve omurgalıların ağtabakalarım karşılaştıran araştırmalar yaptı. Daha sonra çalışmalarını kılıçkuyruk (Limulus polyphe­mus) üzerinde yoğunlaştırdı. Columbia Üniversitesi’nden psikofizyolog Clarence Gra­ham ile yaptığı deneylerde, görme sinirine bağlı alıcıların ışık ile uyarılması sonucunda sinirin tek bir lifinde elektriksel etkinlik oluştuğunu saptadı. Gözdeki ışık alıcı hüc­relerden biri uyarıldığı zaman yakınındaki öbür hücrelerin baskılandığını, ışık yoğunlu­ğundaki farklılıkların ve cisimlerin biçimle­rinin bu mekanizma ile daha net olarak algılandığını gösterdi. Hartline ağtabakada­ki ışık alıcı hücreler ve sinir liflerinin etkinli­ğini aydınlattı ve bu etkinliğin görme meka­nizmasının çeşitli basamaklarının birleştiril­mesinde katkısı olduğunu ortaya koydu.



Haldan Keffer Hartline Kimdir

Bitlis Kentin Yapısı ve Tarihsel Yapıları Hakkında

Bitlis Kentin Yapısı ve Bitlis Tarihsel Yapıları


Bitlis Kentin yapısı ve tarihsel yapılar: Kurtuluş tarihi bilinmeyen kent Bizans döneminde Ballaison adıyla anılıyordu. Osmanlı döneminde kent ile çevresinde yaşayan halkın çoğu Kürtler, Ermeniler ve Süryanilerden oluşuyordu. Dilmaçoğullarının bazı yapılar kazandırdığı kent Şerefhanlar döneminde gelişti. 19. yüzyıl sonlarında nüfusu 30 bine yaklaşan kentte öğretmen okulu, sivil ve askeri liselerle bir Amerikan koleji vardı. Osmanlı dönemi sonlarında göçler ve savaştan büyük ölçüde zarar gördü.


Bitlis kenti, Bitlis Çayının Diyarbakır Havzasına inmeden önce Güneydoğu Toroslar’da açtığı derin bir vadide kurulmuştur. Diyarbakır, Batman ve Siirt bağlantılı karayolu Bitlis’ten geçip Tatvan üzerinden Van’a ulaşır. Geçmişte Anadolu’nun çeşitli bölgelerini birbirine bağlayan ticaret yollan ve aşiretlerin göç yollan üzerinde olması nedeniyle, daha canlı bir yapısı vardı. Ama sonradan, Tatvan’ın bir kavşak noktası haline gelmesiyle sönükleşti. Kentin kara­yoluyla Ankara’ya uzaklığı 1.106 km’dir. Başlıca sağlık kuruluşu Bitlis Devlet Hastanesi’dir.


Başlıca tarihsel yapı söylenceye göre Bü­yük İskender’in komutanlanndan birinin yaptırdığı, günümüzde büyük bölümü yı­kıntı halinde olan Bitlis Kalesi’dir. 1150 yapımı, Anadolu Türk mimarisinin en eski örneklerinden biri olan Bitlis Ulucamisi ile 1528-29′da IV. Şerefhan’ın yaptırdığı Şere­fiye Külliyesi de öteki önemli tarihsel yapı­lardır. Daha birçok cami, medrese, türbe, han, kervansaray ve hamamın yanı sıra, kentten geçen dört akarsuyun üzerinde, hepsi kesme taştan yapılmış ve kemerli 24 köprü bulunmaktadır.


Bitlis Belediyesi 1868′de kurulmuştur.



Bitlis Kentin Yapısı ve Tarihsel Yapıları

10 Nisan 2013 Çarşamba

Bitlis Tarihi Hakkında

Bitlis Tarihçesi, Bitlis Tarihi Hakkında Bilgi


Bitlis Tarihi:  Bitlis yöresinin tarihine ilişkin fazla bilgi yoktur. Buradaki ilk yerleşmelerin İÖ 1000′lerde Urartularla başladığı sanılmak­tadır. İÖ 6. yüzyılda bütün Doğu Anadolu gibi Bitlis de Perş egemenliğine girdi. Bü­yük İskender’in İÖ 331′de Pers egemenliği­ne son vermesinden sonra Bitlis, önce Makedonya Krallığı’na, sonra da Selevkos Krallığı’na bağlandı. Sasanilerle Romalılar arasında sık sık el değiştiren Bitlis 395′ten sonra Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalmakla birlikte, asıl güç yerel beylerin elindeydi. 641′de Bitlis’i Araplar aldı. İki yüz yıl kadar süren Arap egemenli­ği sırasında yöre Bizanslılar ile Araplar arasında birkaç kez el değiştirdi; daha sonra Mervanilerin topraklarına katıldı. 1085′te Dilmaçoğulları’nın, daha sonra Sökmenlilerin, ardından da Eyyubilerin eline geçti. Bundan sonra Bitlis yöresinde Şerefhanlar etkili oldu.


1243′te İlhanlılara, 1394′te Timur’a, 1405′te de Karakoyunlulara bağlanan Şerefhanlar, 1467′de Akkoyunlular tarafından Bitlis’ten sürüldülerse de 1495′te yeniden geri döndüler. 1507′de Safevi egemenliğine giren yöre, 1514′te Osmanlı egemenliğine geçti ve merkezden atanan beylerce yönetilmeye başladı. 1879′da vilayet haline getirilen Bitlis’i I. Dünya Savaşı sırasında 1 Mart 1916′da Ruslar işgal etti. Rus işgali 8 Ağustos 1916′ya değin sürdü. Cumhuriyet döneminde vilayet (il) yapılan Bitlis, 1929′da ilçe olarak Muş’a bağlandıysa da, 1936′da yeniden il oldu.



Bitlis Tarihi

Bitlis Ekonomik Faaliyetleri Hakkında

Bitlis Ekonomik Özellikleri, Bitlis Ekonomik Faaliyetleri


Btilis Ekonomi: 1985′te faal nüfusunun yüzde 80′i tarımda çalışan ilde gayri safi hasılanın yaklaşık yüzde 40′ı bu sektörden sağlanıyordu.


Tarımın asıl gelişmiş olan kolu hayvancı­lıktır. Hem ilin toprak ve iklim yapısının elverişliliği, hem de tarihsel ve sosyoekono­mik özelliklerin etkisiyle hayvancılık yöre halkının başlıca geçim kaynağıdır. Daha çok göçebe aşiretlerce yapılmakla birlikte, yerleşik köylüler de ek bir gelir kaynağı olarak hayvan besler. Yılın önemli bir bölümünü Bitlis’teki yaylalarda geçiren aşi­retler, kışları daha güneye inerler. Aşiret­lerde küçükbaş hayvan, en çok da koyun beslenir. Kıl keçisi yetiştiriciliği sınırlıdır. Koyunun etinden ve sütünden yararlanılır. Kıl keçisi yetiştiriciliği ise daha çok, çadır dokumasında kullanılan kılı elde etmek amacı ile yapılır. İlin koyun varlığı kadar tulumpeyniri, yün, kıl, yapağı, deri gibi hayvansal ürünleri de önemlidir.


Bitkisel üretim fazla gelişmemiştir; geçim­lik düzeyde yapılır. Toprakların ekime elve­rişli olmamasının yanı sıra iklim koşulları­nın sertliği de ürün çeşitlenmesini azaltır ve verimi düşürür. En çok buğday, patates, şeker pancarı ve yem bitkileri ekilir. Tütün ve ceviz ilin başlıca ticari ürünleridir. Bitlis tütünü, hiçbir katkı maddesine gerek gös­termeden, kendiliğinden yanma özelliği ile ünlüdür. Sert bir içimi olan Bitlis tütünü­nün, orta boyda, geniş, rengi sarı ile açık sarı arasında değişen, parlak yaprakları vardır. İlde Tekel’in kurduğu ve 1980′lerin ortalarında yabancı sermayenin de ortak olduğu sigara fabrikasının Virginia tipi tü­tün işlemeye ağırlık vermesi nedeniyle Bit­lis tütünü üretimi iyice azalmış durumdadır. Ceviz, Bitlis’in hemen her yerinde yetiştiri­lir. Kalitesi nedeniyle yurt çapında ün yapmıştır; kerestesi de değerlendirilir.


İlin tarımsal üretiminin önemli bir biriki­me yol açabilecek nicelik ve nitelikte olma­yışı, doğal kaynakların bulunmayışı ve pa­zar ilişkilerinin zayıflığı gibi nedenler, sana­yinin gelişmesini engellemiştir. 1968′de Bit­lis’in kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınması da yatırımları canlandıramamıştır. Mevcut sanayi kuruluşlarının çoğu kamu sektörüne aittir ve yetiştirilen tarım ürünle­rinin işlenmesine dayanan tesislerdir. İldeki sanayi kuruluşları un, süt ürünleri, sigara ve yem fabrikaları ile et kombinasıdır. Tat­van’da küçük bir tersane vardır. Gıda, metal eşya, dokuma ve orman ürünleri işleyen küçük işyerleri de Merkez ilçe ve Tatvan’da yoğunlaşmıştır. Önceleri son de­rece zayıf olan ticari ilişkiler, 1950′lerde karayolu şebekesinin gelişmesi ve 1964′te Tatvan’a demiryolunun ulaşmasıyla biraz canlanmıştır. Ticarete konu olan ana ürün­ler canlı hayvan, hayvan ürünleri, sigara ve ceviz kerestesidir. En yoğun ticari ilişki Gaziantep ve İstanbul’ladır. Önemli bir ulaşım ve ticaret merkezi haline gelen Tatvan, ilin en büyük kentidir.



Bitlis Ekonomik Faaliyetleri

Bitlis Hakkında Bilgi Hakkında

Bitlis Hakkında Bilgi, Bitlis Nasıl Bir Yer


Bitlis, Doğu Anadolu Bölgesi’nde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü 6.707 km2 olan Bitlis ili kuzeyde Muş, kuzeydoğuda Ağrı ve Van illeri, doğuda Van Gölü, güneydo­ğuda gene Van, güneyde Siirt, batıda da Batman illeriyle çevrilidir. Güneybatı ke­simindeki küçük bazı topraklan Güneydo­ğu Anadolu Bölgesi sınırları içine taşar.


Doğal yapı. Genellikle 1.50ü m’den daha yüksek olan il toprakları çok engebeli ve dağlıktır. Kuzeydoğu kesimde 4.058 m’ye ulaşan Süphan Dağı Türkiye’nin en yük­sek dağlarından biridir. Çıkardığı lavlarla Van Gölünün oluşmasını sağlayan Nemrut Dağı (Sivritepe’de 2.935 m) da Süphan Dağı gibi sönmüş bir yanardağdır. Batı kesimi doruğu il sınırları dışında kalan Sason Dağlan engebelendirir. Güneydoğu kesimde oldukça yüksek bir dağlık alan yer alır. Türkiye’de yüzeye çıkmış en büyük masiflerden biri olan bu dağlık alan eski bir kütledir. Bu alandaki başlıca yükseltiler Ziyarettepe (3.002 m) ile Gözeli Dağıdır. (Avaberhan Tepesinde 3.103 m). Plato ve ova denebilecek düzlüklere pek az rastla­nan ilde yazın çayırlarla kaplanan bazı sulak yaylalar vardır. Başlıca düzlükler Van Gölü kıyısındaki dar alanlar ile Rahva Düzüdür.


Bitlis, akarsu ve göl açısından çok zengin bir ildir. Bu topraklardan kaynaklanan su­lar Basra Körfezine ve Van Gölüne ulaşır. Dicle Irmağının kollarından Garzan (Yanarsu) Çayı başlangıç kollarını batı kesim­den alır. Güney kesimden doğan Bitlis Çayı ile güneydoğu kesimden Doğan Hizan Çayı il sınırları dışında aynı ırmağın kollarından Botan Çayına (Uluçay) katılır. Murat Irma­ğının kollarından biri olan Karasu da ilin batı kesiminden kaynaklanır. Bazı küçük akarsular da kapalı bir havza oluşturan Van Gölüne dökülür. Bunlardan başlıcaları Kurmaç Suyu (Yeniköprü Çayı) ile Güzeldere’dir. Bitlis ilinde birçok göl vardır. Bunlardan en önemlileri bazı kaynaklarda Sodalı Göl olarak geçen Arin Gölü (13 km2), Nemrut Gölü (bak. Nemrut Dağı) ve Nazik Gölüdür.


 



Bitlis Hakkında Bilgi

7 Nisan 2013 Pazar

Biysk nerede (Rusya) Hakkında

Rusya Biysk kenti nereye bağlı, Biysk nerede 


Biysk, Rusya Federasyonu’nun orta kesi­minde kent. Altay bölgesinde (kray), Biya Irmağının sağ yakasında, Katun Irmağıyla birleşerek Obi Irmağını oluşturduğu kavşa­ğın hemen yukarısında yer alır. Suyolu ulaşımının başlangıcı ve Barnaul’dan gelen demiryolu hattının son durağıdır. Karayo­luyla Moğolistan’a bağlanır. 1709′da bir kale olarak kuruldu. 1782′de kent olarak tüzel kimlik kazandı. Bugünkü Biysk ken­tinde çeşitli makine ve tüketim malları üreten sanayi kuruluşları bulunur.



Biysk nerede (Rusya)

6 Nisan 2013 Cumartesi

Eynesil nereye bağlı Hakkında

Eynesil nerenin ilçesi, Eynesil nereye bağlı

Eynesil, Karadeniz Bölgesi’nin doğu kesi­minde, Giresun iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kasaba. Yüzölçümü 51 km2 olan Eynesil ilçesi doğuda Trabzon ili, güney ve batıda Görele ilçesi, kuzeyde de Karadeniz’ le çevrilidir. Giresun ilinin en doğusunda yer alan ilçenin doğal yapısı, Karadeniz’in güneydoğu kıyısındaki öteki ilçelere benzer. Dar kıyı şeridinin hemen arkasında dağlar yükselir. Ama ilçe sınırları güneye doğru fazla uzan­madığından, dağlık alanlar öteki ilçelerdeki kadar yer tutmaz.

İlçe topraklarının sularını, hızlı akışlı birkaç küçük dere toplar. İlçe ekonomisi, doğal yapının elverişsizli­ğine karşın tarıma dayanır. Bitkisel üretim fındık ve çay ağırlıklıdır. Mısır, patates, lahana, elma ve armut üretimi yerel tüketi­me yöneliktir. Kıyıda balıkçılık yapılır. Dağlık.yörelerde küçükbaş hayvanlar yetiş­tirilir. İlçe, toplam nüfusunun düşük olma­sına karşın, Karadeniz Bölgesi’nin doğu kesimindeki nüfusu en yoğun ilçelerdendir. Eynesil kasabası, Karadeniz kıyı yolu üze­rinde yer alır. Karayoluyla il merkezi Gire­sun’a 69 km uzaklıktadır. Ekonomik ilişki­leri, aynı karayoluyla 61 km uzaklıkta olduğu Trabzon kentine yönelmiş durumda­dır. Eskiden Görele’ye bağlı bir bucak merkeziyken, 1960′ta ilçe merkezi durumu­na getirilmiştir. Eski bir yerleşme olmakla birlikte, tarihsel yapıları çok değildir. Kasa­banın doğusunda, Trabzon il sınırı yakınlarındaki kıyıda, Roma döneminden kaldığı sanılan bir kale yıkıntısı bulunmaktadır.

Eynesil Belediyesi 1953′te kurulmuştur.


Eynesil nereye bağlı

Biyoklimatoloji nedir Hakkında

Biyoklimatoloji  hakkında bilgi, Biyoklimatoloji  nedir

Biyoklimatoloji, fiziksel çevrenin canlılar üzerindeki etkisini inceleyen klimatoloji (iklimbilim) dalı. Yaklaşık 2 bin yıl önce Hippokrates’in Peri aeron, hydaton, topon (Havalar, Sular ve Yöreler Üstüne) adlı incelemesinde bu konulara değinmiş olma­sına karşın, biyoklimatoloji oldukça yeni bir bilim dalıdır. Çevre koşullarının giderek kötüleşmesinden duyulan kaygıların yoğun­laştığı 1960′larda önem kazanmış ve yaygın­laşmıştır.

İklim ve hava koşulları hemen her yönüyle canlıları etkilediğinden, biyoklimatolojinin kapsamı neredeyse sınırsızdır. Özellikle, iklim ve hava koşullarının gerek insan sağlığı, gerek bitki, hayvan ve insan hastalıklarından sorumlu olan küçük bitki­sel organizmalar ve böcekler üzerindeki etkisini; konutlardaki ve yerleşim merkezle­rindeki mikroklimanm insan sağlığı üzerin­deki etkisini; jeolojik çağlardaki iklim ko­şullarının canlıların evrimi ve yeryüzündeki dağılımı üzerindeki etkisini incelemek önce­likli konulardan bazılarıdır.


Biyoklimatoloji nedir

5 Nisan 2013 Cuma

Kıta Bölünümü Hakkında

Kıta Bölünümü, Kuzey Amerika’da he­men hemen kesintisiz biçimde uzanan do­rukların oluşturduğu sırt. Doğu yönünde Kanada’daki Hudson Körfezi ile ABD’deki Mississippi Irmağına, batı yönünde de Bü­yük Okyanusa akan ırmaklar arasındaki su bölümü çizgisini oluşturur. Büyük bölü­münde Kayalık Dağların doruklarını izleyen Kıta Bölünümü, Kanada’da İngiliz Kolumbiyası’nı boydan boya aştıktan sonra İngiliz Kolumbiyası-Alberta sınırı boyunca ilerle­yerek ABD’ye girer ve Montana, Wyo­ming, Colorado ile New Mexico eyaletlerin­den geçer. Daha güneyde Meksika ve Orta Amerika’ya doğru devam ederek kabaca Batı Sierra Madre ve Güney Sierra Madre ile Orta Amerika’daki bağlantılı öbür sıra­dağlara koşut bir çizgi izler. Genel anlamda “kıta bölünümü”, herhangi bir kıtada ana su bölümü çizgisini belirtmek için kullanılır.


Kıta Bölünümü

3 Nisan 2013 Çarşamba

John Armstrong Kimdir Hakkında

John Armstrong Hayatı, John Armstrong Kimdir

John Armstrong (d. 25 Kasım 1758, Carlisle, Pennsylvania – ö. 1 Nisan 1843, Red Hook, New York, ABD), ABD’li asker, diplomat ye siyaset adamı. 1812 Savaşı sırasında İngilizlerin Washington’i ele geçirmesinden, savaş bakanı olarak sorumlu tutulmuştur.

1775-83 arasında Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda çarpıştı. Kıta Ordusu’nda subay olduğu dönemde, Kongre’yi hedef alan Newburgh Söylevleri’ni kaleme aldı. Savaş­tan sonra New York’ta siyasete atılan Armstrong, kısa bir süre senatörlük yaptık­tan sonra “1804-10 arasında ABD orta elçisi olarak Fransa’da bulundu. 1812 Savaşı baş­ladığında tuğgeneral. Şubat 1813 – Eylül 1814 arasında İse Başkan James Madison’m savaş bakanı olarak görev yaptı. Başkanla birlikte, 24 Ağustos 1814′te Capitol’u yakan İngiliz birliklerine karşı Washington’i savu­nacak personel ve araçları sağlayamamakla suçlandı. Halkın gözünden düşmesi, Armstrong’u bakanlıktan istifa etmek zo­runda bıraktı.


John Armstrong Kimdir

2 Nisan 2013 Salı

Ba Maw Kimdir Hakkında

Ba Maw Hayatı, Ba Maw Kimdir

Ba Maw (d. 8 Şubat 1893, Maubin – ö. 29 Mayıs 1977, Rangoon, Birmanya [bugün Myanmar]), Birmanya’nın İngiliz yönetimi altına girdikten sonraki ilk başbakanı. II. Dünya Savaşı sırasında kurulan Japon yanlı­sı hükümette (Ağustos 1943 – Mayıs 1945) devlet başkanlığı yapmıştır. Ba Maw, Ragoon College’da, Kalküta ve Cambridge üniversitelerinde öğrenim gör­dü; 1924′te Fransa’daki Bordeaux Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı.

Aynı yıl İngiliz barosuna kabul edildi ve 1931′de Birmanyalı ayaklanmacı önder Saya San’m avukatlığını yaparak adım duyurdu. İngiltere, Birmanya’yı ilhak ettikten sonra yönetimini Hindistan genel valisine vermiş­ti. Hindistan Anayasası’m inceleyen Simon Komisyonu 1930′da Birmanya’nın Hindis­tan’dan ayrılmasını önerdi. Bu durumda, Birmanya’nın kendini yönetme hakkının Hindistan’a göre daha sınırlı olacağına ina­nan Ba Maw, ayrılmaya karşı bir kampanya başlattı. Ama 1934′te tutumunu değiştire­rek koalisyon hükümetindeki ayrılık yanlı­larını desteklemeye karar verdi. Aynı yıl eğitim bakanı oldu. 1936′da toprak refor­munu savunan Proleter Partisi (Sinyetha Wunthanu) adında bir siyasal parti kurdu. Birmanya’nın Hindistan’dan ayrılmasını ön­gören yeni anayasanın 1 Nisan 1937′de yürürlüğe girmesi üzerine Birmanya’nın ilk başbakanı oldu ve bu görevi 1939′da bir koalisyon karşısında yenilgiye uğraymcaya değin sürdürdü. Bu yenilgiden sonra “öz­gürlük bloku”nu oluşturmak amacıyla U Nu ve Aung San ile birleşti. Ağustos 1940′ta halkı ayaklanmaya kışkırtmaktan tutuklandı ve Birmanya’nın 1942′de Japonlar tarafın­dan istila edilmesine değin hapiste kaldı. Japon işgali (1943-45) sırasında, kâğıt üstün­de bağımsız bir devlet olarak gözükse de gerçekte Japonya’nın yönetimi altında bulu­nan Birmanya’nın devlet başkanı oldu. Bazı arkadaşları Japonlara karşı ayaklanırken, Ba Maw, Müttefikler’in yeniden Birmanya’ ya girmesi üzerine Japonya’ya kaçtı. Kısa bir süre Müttefikler tarafından hapsedildik­ten sonra geri döndü ve Büyük Birmanya (Mahabamma) Partisi’nin lideri olarak yeni­den siyasete atıldı. Bir süre sonra siyasal yaşamdan tümüyle çekildi.


Ba Maw Kimdir

Ba Jin kimdir Hakkında

Ba Jin Hayatı Hakkında Bilgi Biyografi, Ba Jin Kimdir

Ba Jin, asıl adı lifeigan (Wade-Giles yazımında li feikan) (d. 1904, Chengdu, Sichuan yönetim bölgesi, Çin), roman ve öyküleriyle 1930 ve 40′larda geniş bir oku­yucu kitlesine ulaşmış Çinli anarşist yazar. Yapıtlarında kullandığı Ba Jin adı, hayran­lık duyduğu Rus anarşistleri Bakunin ve Kropotkin’in adlarındaki ilk ve son hecele­rin Çincedeki karşılıklarından oluşmuştu.

Varlıklı ve soylu bir ailenin oğlu olan Li, geleneksel Konfüçyüsçü eğitimin yanı sıra, çağdaş yabancı dil ve edebiyatlar konusun­da da öğrenim gördü. Sosyalist düşünceleri ve yazarlığa duyduğu ilgi, öğrencilik yılla­rında gelişti. İki yıllık bir eğitimden sonra 1929′da Fransa’dan dönen Li, o yıl yayımla­nan ilk romanı Miewang (Yok Ediş) ile büyük bir başarı kazandı. Bundan sonraki dört yıl boyunca, genellikle toplumsal konu­ları ele alan ve geleneksel aile sistemini eleştiren yedi roman yayımladı. Bunlardan en tanınmış olanı, 1940′ta tamamlanan Jiliu (Sel) başlıklı otobiyografik üçlemenin ilk cildi Jia’dır (Aile). (Öbür iki cilt Chun [İlkbahar] ve Jiu [Sonbahar] adını taşır). Li’nin hem bu yapıtlarında, hem de öteki romanlarında, başta Turgenyev ve Zola olmak üzere çeşitli yazarlardan etkilendiği açıkça görülür.

Çok sayıda makalesi ve siyasal etkinlikle­riyle komünist devrimin entelektüellerce kabul görmesini sağlayacak ortamın yaratıl­masına katkıda bulunduğu halde, Li’nin yapıtları gerek içerik, gerek üslup açısından sık sık komünistlerin eleştirilerine hedef oldu. 1949′da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra siyasal açıdan güveni­lirliği kesinleşen Li, önemli edebiyat ve kültür örgütlerine seçildi. 1950′lerin sonla­rında anarşist düşüncelerini bıraktığını açık­lamasına karşın, yeni toplumsal düzene hiçbir zaman tam anlamıyla uyum göster­medi. Kültür Devrimi (1966-69) sırasında karşıdevrimci olmakla suçlandı ve sert bi­çimde eleştirildi.

1977′ye değin ortaya çıkmayan Li, 1978′de Ulusal Halk Kongresi’ne, daha sonra da Kongre’nin Daimi Komitesi’ne seçildi. Ede­biyat ve Sanat Çevreleri Federasyonu’nun başkan yardımcılığında bulundu. 1981′de de Çin Yazarlar Birliği’nin geçiçi başkanlığına getirildi.


Ba Jin kimdir

1 Nisan 2013 Pazartesi

Aristophanes kimdir Hakkında

Aristophanes hayatı, Aristophanes kimdir

Aristophanes (Byzantîon’lu) (d. y. İÖ 257 – ö. İÖ 180, İskenderiye), Eski Yunanlı edebiyat eleştirmeni ve dil bilgini. İskende­riye’nin önde gelen bilim adamlarından öğrenim gördükten sonra, İskenderiye Kütüphanesi’nin başına getirildi (y. İÖ 195).

Aristophanes, Homeros’un bir metniyle Alkaios, Pindaros, Euripides ve büyük ola­sılıkla Anakrion’un yapıtlarını ve Hesiodos’un Theogonia’sim (“Tanrıların Doğu­şu”, 1977) düzenleyen kişidir. Yunan tra­gedya ve komedyalarının girişlerine el yazı­sıyla eklenen Tartışmalar’ın çoğunun onun tarafından yazıldığı sanılmaktadır. Yunan komedyası üzerine incelemesi, Atina’da zenginlerle düşüp kalkan fahişeler ve karak­ter türleri üzerine çeşitli yapıtların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Yunan edebiyatının biyografik bir tarihi olan, Kallimakhos’un Pinakes adlı yapıtını yeniden düzenleyip tamamlayan da odur. Aynı zamanda bir sözlükçü olan Aristophanes eski alışılmadık sözcüklerle teknik terimleri açıklayan söz­lükler ve atasözü derlemeleri hazırlamıştır.

Aristophanes ayrıca bir dilbilgisi okulu kurmuş, ad çekimi kurallarını ortaya koydu­ğu Analoji Üzerine başlıklı bir de inceleme yazmıştır. Lirik ve dramatik şairlerin yapıt­larından derlemeler hazırlarken, gerek ölçü çözümlemelerinde gerek metin eleştirilerin­de kendisinden sonraki araştırmacıların yay­gın biçimde benimsedikleri yenilikler getir­miştir. Platon’un diyaloglarını üçlemeler ha­linde düzenleyen de odur. Her edebi tür­den, dönemin en yetkin ürünlerini bir araya getiren İskenderiye Derlemesi’ni ilk hazırla­yanın da Aristophanes olduğu kabul edilir.


Aristophanes kimdir

Aristoksenos Kimdir Hakkında

Aristoksenos Biyografi, Aristoksenos Kimdir

Aristoksenos (d. Tarentum, İtalya; ü. İÖ 4. yy sonları), Yunanlı gezimci filozoftur. Eski Yunan ve Roma dünyasında müzik kura­mıyla uğraşan ilk uzmandır. Atina’da, Aristoteles ve Theophrastos’un (İÖ 371/370-288/287) öğrencisi oldu. Mü­zikle olduğu kadar etikle de ilgilendi. Çok sayıda yapıt vermesine karşın çalışmalarının büyük bir bölümü kaybolmuştur. Müzik incelemelerinin dışında, eski Pythagorasçı etiği yeniden kurduğu çalışmaları ile Pytha­goras, Arkhytas, Sokrates ve Platon’un yaşamöykülerinden bölümler günümüze kalmıştır. Armoninin müzik aletinin parça­larına bağlı oluşu gibi, ruhun da bedene bağlı olduğunu savunan kuramı, eski Pytha­gorasçı öğretinin bir devamı niteliğindedir. Aristoksenos, müzik kuramında, ses dizisinin notalarının matematiksel oranla değil, kulak­la değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Gü­nümüze kalan müzik incelemeleri arasında P, Marquard’in 1868′de ve H. Macran’ın 1902′de derlediği Elements of Harmonics’den (Armoninin Unsurları) ve R. Westphal’in 1861 ve 1893′te derlediği Elements of Rhythm’den (Ritmin Unsurları) parçalar var­dır. Öbür çalışmalarının bazı bölümleri, F. Wehrl tarafından Aristoxenus (Aristoksenos) adlı kitapta bir araya getirildi ve gene Wehrli’ nin Die Schule des Aristoteles; Texte und Kommentar (1945: Aristoteles Okulu; Me­tin ve Yorum) adlı kitabının ikinci bölümü olarak basıldı.


Aristoksenos Kimdir

31 Mart 2013 Pazar

Arikaralar Hakkında Bilgi Hakkında

Arikalar Hakkında Genel Bilgi

Arikaralar, Kuzey Amerika’da, Güney Dakota’daki Cheyenne Irmağı ile Kuzey Dakota’daki Fort Berthold arasında, Mis­souri Irmağı boyunca yaşamış Ovalar Bölge­si Yerlileri. Kaddo öbeğine giren bir dil konuşurlardı.

Kaddo dilleri konuşan halkların kültürel kökeni, Tarih öncesi’nde aşağı Mississippi Vadisinde höyükler kurmuş olan toplulukla­ra dayanır, kültürel bakımdan Pavnilerle bağlantılı olan Arikaralar, zamanla onlar­dan ayrılarak kuzeye göç ettiler; böylece en kuzeydeki Kaddo kabilesini oluşturdular.

Mısır tarımında uzman olan Arikaralar, öteki kabilelerden mısır karşılığında et ve giyecek alırlardı. Ayrıca fasulye, kabak, tütün ve ayçiçeği yetiştirirlerdi. Kadınlar çiftçilik yapar, erkekler geyik ve buffalo avına çıkardı. Kabileler, toprakla örtülü barınaklardan oluşan geçici köy yerleşmelerinde yaşardı. Din adamlığı ve köy başkanlı­ğı, genellikle, önde gelen birkaç ailenin tekelindeki soydan geçen görevlerdi. Askeri etkinlikler, danslar ve hastalık tedavisi, daha alt düzeylerde örgütlenmiş dernekler- ce yerine getirilirdi. Tüm kabilenin katıldığı güneş dansı törenlerinde kendi kendine işkence etmek, Arikaraların öteki Ovalar Bölgesi kabileleri ile paylaştığı bir gele­nekti.

Missouri Irmağından yukarıya ilerleyen beyaz tüccarlara engel olmaları yüzünden patlak veren savaş, 1823′te, ABD ordusu­nun ilk kez bir Ovalar Bölgesi kabilesini hedef alarak Arikaralara karşı harekâta girişmesine yol açtı. 1700′lerin sonlarına doğru 3-4 bin arasında olan Arikara nüfusu,

19. yüzyıla gelindiğinde savaşlar ve çiçek salgınları nedeniyle büyük ölçüde azalmıştı. 1860′larda, Mandanalar ve Hidatsalarla bir­likte, Fort Berthold’da kurulan kampa yer­leştirildiler. 1885′e gelindiğinde, dağınık ai­le çiftliklerinde tarımla uğraşmaya başlamış­lardı. Williston Havzasında petrol bulunma­sı ve Garrison Barajı’nın kurulması üzerine 1950′lerde kendilerine yeni yurtlar aramak zorunda kaldılar.


Arikaralar Hakkında Bilgi

Azua nerede Hakkında

Azua hangi ülkede

Azua, Dominik Cumhuriyeti’nin güneyba­tısında il. Antil Denizi kıyısındadır. 1845′te kurulmuştur. Topraklarının başka illere katılması sonucu, yüzölçümü 2.430 km2‘ye inmiştir. Büyük bölümünü de Ocoa Dağları kaplar. Çok az yağmur düşmesine karşın, sulama yoluyla tanmsal üretim artmlmıştır. Kahve, mısır, muz ve yerfıstığı yetiştirilir. Sert tahtalı ağaç keresteciliği ve hayvancılık da önem taşır. Pueblo Viejo yakınında gümüş ve altın çıkanlır. İl merkezi Azua kentidir.


Azua nerede

Aztek Ulusal Ören Anıtı Hakkında

Aztek Ulusal Ören Anıtı Nerede, Aztek Ulusal Ören Anıtı Hakkında Bilgi

Aztek Ulusal Ören Anıtı, Birleşik Ameri­ka’da New Mexico eyaletinin kuzeybatısın­daki Aztek kentinin kuzeyinde, Animas Irmağının üstünde 1923′te 11 hektarlık bir alanda kurulan arkeolojik sit alanı. Yöreye ilk yerleşen beyazlar tarafından yanlış ola­rak Aztek adı verilen bu yer, 12. yüzyılda taş duvar ve keresteden yapılmış Pueblo Yerli kentinin kazılarla ortaya çıkan kalıntı­larıdır. Ören yeri içinde bulunan ziyaretçi­ler merkezinde Yerliler tarafından üretilmiş çeşitli eşyalar sergilenmektedir.

aztek


Aztek Ulusal Ören Anıtı

Aziz George Yortusu Ayaklanması Hakkında

Aziz George Yortusu Ayaklanması, 1343

Estonya ayaklanmasi olarak da bilinir (1343-45), Estonya’nın kuzey kesiminin Da­nimarka’nın denetiminden çıkıp Töton Şövalyeleri’nin bir kolu olan Fratres Militiae Christi’nin eline geçmesiyle sonuçlanan büyük bir köylü ayaklanması. 1227′de Es­tonya’nın kuzey kesimini fetheden Dani­markalılar, Estonya’daki yerel yöneticilerle bir barış antlaşması imzalayarak, Danimar­ka yönetimine boyun eğmeleri karşılığında, Estonyalı köylülerin bazı haklarını tanıdı­lar. Danimarka krallarının Estonya toprak­larını fief{*) olarak verdikleri Danimarka ve Alman beyleri Estonya köylüleri üzerinde tam bir otorite kurdular. Bu vasallar, 14. yüzyıl başlarında barış antlaşması koşulları­nı yok sayarak köylülerin çalışma süresini artırmaya ve köylüler üzerindeki yetkileri­ni, özellikle de yargı yetkilerini kötüye kullanmaya başladılar. Vasallann baskıları küçük çapta birçok köylü ayaklanmasına yol açtı. 23 Nisan 1343′te Aziz George Yortusu sırasında baş­layan ayaklanma, Danimarkalı ve Alman yöneticileri Estonya’dan kovacak boyutlara ulaştı. Harjumaa Kontluğu’nda başlayan ayaklanma hızla bütün Danimarka Eston- yası’na ve Livonya Şövalyeleri’nin yönetimi altında bulunan civardaki Lâânemaa ve Saaremaa (Oesel Adası) kontluklarına ya­yıldı. Ayaklanmanın başlangıcında 1.800′ü aşkın Danimarkalı ve Alman soyluyu öldü­ren ve Danimarkalı yöneticilerden pek az direniş gören Estonyalı köylüler, Tallinn’i (Reval) kuşatma altına aldılar ve Finlandiya’daki İsveç ileri karakollarından yardım istediler.

Estonya’daki vasatları savunma işini Li­vonya ve Prusyalı Töton Şövalyeleri üstlen­di. Tarikatın Estonya’daki topraklarını genişletmeyi uman Töton Şövalyeleri’nin baş yöneticisi, koruma için kendine başvuran beylere yardım etmek üzere Estonya’ya büyük bir kuvvet yolladı. Barış toplantısı çağrısını kabul eden ayaklanmacı önderlerin tuzağa düşürülerek öldürülmesinden sonra, Töton Şövalyeleri köylüleri Tallinn yakınla­rında yenilgiye uğrattı. Estonyalıları destek­lemek üzere gönderilen birlikler, ayaklan­manın bastırılmasından birkaç gün sonra bölgeye ulaştı.

Ayaklanmanın başarısızlıkla sonuçlanma­sına karşın, Kuzey Estonya’yı elinde tuta­mayacağını anlayan Danimarka kralı IV. Valdemar, bu topraklan 19 bin gümüş mark karşılığında Prusyalı Töton Şövalyeleri’ne sattı (Ağustos 1346). Tarikat da bölgenin yönetimini Fratres Militiae Christi’ye bıraktı.


Aziz George Yortusu Ayaklanması

30 Mart 2013 Cumartesi

Kırmızı Gömlekliler Hareketi Hakkında

Kırmızı Gömlekliler Hareketi Nedir Hakkında Bilgi

Kırmızı Gömlekliler Hareketi, resmî adı hudaî hizmetkâran (Farsçada “Tanrı’nın Hizmetkârları”), Hindistan’ın Kuzeybatı Sı­nır Eyaleti’nden Gaffar Han’ın Hindis­tan Ulusal Kongresi’ni desteklemek amacıy­la 1930′da örgütlediği hareket. Mahatma Gandhi’ye ve onun şiddet aleyhtarı ilkeleri­ne büyük hayranlık duyan Gaffar Han, İngiliz sınır yönetimine karşı duyduğu hoş­nutsuzluğu göstermek için Kongre Partisi’ni desteklemeye karar verdi. Örgütlediği hare­ketin üyeleri şiddete başvurmayacakları ko­nusunda yemin ediyor ve kırmızı gömlek giydikleri için bu adla anılıyorlardı. Yeni Hindistan Yönetimi Yasası uyarınca yapılan 1937 seçimlerinde, çoğunluğu sağla­yan Kongre Partisi Sınır Eyaleti için bir bakanlık kurarak, başına Gaffar Han’ın kardeşi Han Sahib’i getirdi. Han Sahib, 1947′deki bölünmeye değin bu görevi ara­lıklı olarak sürdürdü. 1947′de Hindistan ile Pakistan arasında bir tercih yapmaya zorla­nan Sınır Eyaleti yapılan halk oylaması sonucunda Pakistan’ı seçti. Gaffar Han, bu bölünmeye karşı çıkarak bağımsız bir Peştu devletinin kurutması için verdiği mücadeleyi sürdürünce Pakistan yönetimi tarafından tutuklandı ve Kırmızı Gömlekliler Hareketi dağıtıldı.


Kırmızı Gömlekliler Hareketi

Kırklareli hakkında bilgi kısaca Hakkında

Kırklareli özellikleri, Kırklareli hakkında kısa bilgi

Kırklareli, Marmara Bölgesi’nin Trakya kesiminde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü 6.550 km2 olan Kırklareli ili kuzeyde Bulgaristan, doğuda Karadeniz, güneyde Tekir­dağ, batıda da Edirne illeriyle çevrilidir. Türkiye’nin Avrupa yakasında yer alan il topraklarının doğal sınırlarım, doğuda Ka­radeniz kıyıları, güneyde Ergene Vadisi, batıda Teke Deresinin su bölümü çizgisi, kuzeyde ise Rezve Deresi vadisi oluşturur. Karadeniz’e bakan 8 km’lik bir kıyı şeridiyle araya giren Tekirdağ ilinden dolayı İstanbul iliyle ortak sınırı yoktur.


Kırklareli hakkında bilgi kısaca

Kırklareli Tarihi Hakkında

Kırklareli tarihi, Kırklareli tarihçesi

Kırklareli Tarihi

Tarih. Çeşitli yerlerde yapılan araştırma­larda ele geçen buluntular il topraklarına Geç Kalkolitik ve Tunç çağlarında yerleşildiğini gösterir. İÖ 1200′lerde Trakların yerleştiği yöre, İÖ 6. yüzyılın ortalarında Atinalıların, aynı yüzyılın sonlarında da Perslerin eline geçti. İÖ 5. yüzyıl ortaların­da burada kurulan Odrys Krallığı’nı yıkan Makedonya yönetimini, Selevkoslara karşı Galatlarla anlaşan Bitinya Kralhğı’nm ege­menliği izledi. İÖ 46′da Roma’nın eline geçen yöre İS 4. yüzyılda Gotlarm, 7. yüzyılda Avarların, 8. ve 10. yüzyıllarda Bulgarların saldırısına uğradı. Yöre 1190′da Haçlıların, 1204′te de Latinlerin eline geçti. 1264′te Bulgarlarca ve Tatarlarca yağmalan­dı. 1368′de tümüyle Osmanlı topraklarına katıldı. 19. yüzyıl sonlannda Edirne vilaye­tine bağlı Kırkkilise sancağının sınırları için­deydi. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rus orduları tarafından işgal edildi. Ayastefanos Antlaşması’yla Bulgar Prensliği’ne bırakıl- dıysa da Berlin Antlaşması (1878) sonucun­da gene Osmanlı topraklarına katıldı. Bal­kan Savaşları’nda 30 Ekim 1912′den 8 Temmuz 1913′e değin Bulgar işgalinde kal­dı. Kurtuluş Savaşı sırasında 26 Temmuz 1920′de Yunanlılar tarafından işgal edildi; 15 Ekim 1922′de Fransızların denetimine girdikten sonra, 10 Kasım 1922′de kurtuldu. 20 Aralık 1924′te adı Kırklareli olarak değiştirildi. Kentin yapısı ve tarihsel yapılar. Traklar tarafından kurulduğu sanılan yerleşme, Bi­zanslılar tarafından “40 kilise” anlamında Saranta Ekklesiai olarak adlandırıldı. Os­manlılar tarafından alındıktan sonra Türkler kente Kırkkilise adını verdi. Istranca Dağla­rının güney eteklerindeki tepelik bir alan ile bu tepelerin arasındaki vadide kurulan ve zamanla güneye doğru büyüyen Kırklareli kenti, eski Edirne-Istanbul yolu üzerinde yer alır. İlin güney kesiminden geçen D-100 (eskiden E-5) Karayolu’na 35 km’lik bir yolla bağlanır; bu yolla İstanbul’a 208 km uzaklıktadır. Mandıra istasyonundan ayrı­lan ve günümüzde önemini yitirmiş olan 47 km’lik bir şube hattı, kenti Istanbul-Edirne demiryoluna bağlar. Kentin doğu kesiminde askeri bölgeler vardır. Kent ile çevresine Devlet ve SSK hastaneleri sağlık hizmeti verir. Kentteki tek yükseköğretim kurumu Trakya Üniversitesi’ne bağlı Kırklareli Meslek Yüksekokulu’dur. Kent çevresindeki tümülüslerde yapılan kazılarda İÖ 4. ve 5. yüzyıllara ait kerpiç kalıntıları ile seramik parçaları bulunmuş­tur. Kentteki başlıca Osmanlı yapıları 1383′te Kösemihalzade Hızır Bey’in yaptır­dığı cami, hamam ve arastadan oluşan Hızır Bey Külliyesi, 1577′de Emin Ali Çelebi tarafından yaptırılan Kadı Camisi, 1593′te Güllabi Ahmet Paşa’nın yaptırdığı ve Paşa Camisi olarak da bilinen Bayezid Camisi, Karaca İbrahim Bey’in 1640′ta yaptırdığı Kapan Camisi ile Gümrük Hanı, Kadı Çeşmesi (1568), Salıyeri Çeşmesi olarak da bilinen Kapan Çeşmesi (1771), Kayyımoğlu Çeşmesi (1768) ve Alman Çeşmesi’dir.

Kırklareli Belediyesi 1878′de kurulmuştur.


Kırklareli Tarihi

Kırklarelinde Çıkarılan Madenler Hakkında

Kırklareli madenleri,  Kırklareli maden rezervleri haritası

Kırklarelinde Çıkarılan Madenler

Kırklareli ilinin çeşitli kesimlerinde çok büyük rezervli mermer, Demirköy yöresin­de bakır-pirit, volframit, dolomit, Vize yöresinde manganez, Merkez ilçede de feldispat yatakları vardır. Türkiye’deki en büyük doğal gaz rezerv alanı, Lüleburgaz’ın Ha- mitabat köyündedir. Bu alandan üretilen doğal gaz, çevredeki sanayi tesislerinde ve Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK) Kom­bine Çevrim Santralı’nda enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Rusya’dan gelen doğal gaz boru hattı Bulgaristan sınırından girdikten sonra Hamitabat tesislerine gelir.


Kırklarelinde Çıkarılan Madenler

Kırklareli Ekonomisi Hakkında

Kırklareli Ekonomisi

Kırklareli Ekonomik faaliyetleri : Ticaret ve sanayideki gelişmeye karşın, il ekonomisinde tarımsal etkinlikler ağırlık taşır. Bitkisel ve hayvansal üretim ile ormancılık gelişmiştir. İstanbul gibi büyük bir pazara yakınlık ve ekime elverişli alan­larda modern tarım yöntemlerinin kullanıl­ması gibi etkenler üretim miktarını ve verimi artırmıştır. Yüzey şekillerine bağlı olarak Ergene Havzasında bitkisel üretim, Istrancalar’da ormancılık ve hayvancılık, kıyı kesiminde de balıkçılık yapılır.

Başlıca tarla ürünleri sırasıyla buğday, şeker pancarı, ayçiçeği, karpuz, arpa, pata­tes ve yulaftır. 1989′da Türkiye ayçiçeği üretiminin yüzde 11,8′i (147.364 ton) Kırk­lareli ilinde gerçekleştirilmiştir. Başlıca bağ ve bahçe ürünleri ise domates, üzüm ve lahanadır. Türkgeldi Tarım İşletmesi ile Lüleburgaz’daki Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye (TŞFAŞ) bağlı Sarmısaklı Tohum Üretme Çiftliği’nin il tarımının gelişmesinde önemli bir yeri vardır.

Kıvırcık koyunu ve Plevne soyu sığır besici­liği ile tavukçuluk yapılan ilde hayvansal ürünler çeşitlenmiştir. Beyazpeynir ve ka­şar peyniri üretimi yapılan çok sayıdaki mandıra, aynı zamanda soğuk hava deposu işlevi görür. Yapağı, deri, yoğurt ve yumur­ta öteki önemli hayvansal ürünlerdir. Bir balıkçı barınağı bulunan İğneada’da balıkçı­lık yapılır. Tatlı su ve deniz ürünleri potansiyelinin yüksekliğine karşın, balıkçı­lık fazla gelişmemiştir.

1977′den önce ildeki başlıca sanayi kuru­luşları. Türkiye’de üretime geçen ilk şeker fabrikası olan Alpullu Şeker Fabrikası ile Trakya Çimento Sanayii TAŞ’nin Pınarhisar’daki çimento fabrikası ve Orman Ürün­leri Sanayi Kurumu’nun (ORÜS) Demirköy’ deki kereste fabrikasıydı. Bu tarihle Kırklareli’nin kalkınmada öncelikli iller kapsamı­na alınması, bu fabrikaların yanı sıra küçük çaplı üretim yapan bitkisel yağ, sabun, un imalathaneleri ve mandıralardan oluşan il sanayisinin gelişmesine yol açtı. Büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının başında Yem Sanayii TAŞ’nin Kırklareli Yem Fabrikası, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun (TZDK) Kırklareli Tarım Alet ve Makina Fabrikası, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ’nin Lüleburgaz ilçesine bağlı Büyükkarıştıran bucak merkezi yakınındaki Trakya Cam Sanayii AŞ ile Kırklareli Cam Sanayii AŞ’nin düz cam ve cam eşya üreten fabrika­ları gelir. Ayrıca özel kesime ait bitkisel yağ, yem, un, süt ürünleri, marmelat, salça, dokuma, kanalet, tuğla, kireç, döküm, tel. çivi, elektrik malzemeleri, ölçü araçları, tarım araçları, kaset, emaye soba borusu, teneke kutu, parke ve ambalaj sandığı, boya ve ameliyat ipliği fabrikaları vardır. 1981′de kalkınmada öncelikli iller kapsa­mından çıkarılan Kırklareli’ye il dışından yönelen yatırımlar durmuştur. Küçük sana­yi fazla çeşitlenmemiştir.

Kırklareli ilinde kültürel ve ekonomik bakımdan önem taşıyan ve koruma altına alınmış doğal değerler vardır. Demirköy ilçesinde bulunan ve dünya çapında önem taşıyan bir subasar orman ekosistemi olan Saka Gölü longoz (subasar) ormanını içine alan 1.345 hektarlık alan 29 Nisan 1988′de doğa koruma alanı ilan edilmiş, ayrıca geyik ve karacalar için av koruma ve üretme alanı kurulmuştur. Kocagöl ve Erikli Gölü lon­goz ormanları da önemlidir. Bu ormanlar­daki egemen ağaç türleri, dişbudak, gürgen ve akçaağaçtır. Saka Gölü longoz ormanın­da ise dişbudak, karaağaç ve kızılağaç yetişir. Kavaklı meşe korusu ile Vize- Pınarhisar karayolu yakınındaki İncekoru orman içi dinlenme yerleri ilin başlıca mesire yerleridir. Konaklama tesisleri ye­terli düzeyde olmamasına karşın, ilin Kara­deniz kıyısındaki Limanköy, İğneada, Çi- lingoz ve Kıyıköy yöreleri yazın ilgi görür. İğneada ile Çilingoz Koyu arasında soyu tükenmeye başlayan Akdeniz foklarına rast­lanır. Yabanıl yaşam bakımından zengin olan kıyı yakınındaki dere ağzı, göl ve ormanlar avcılık açısından yüksek bir potan­siyel taşır.


Kırklareli Ekonomisi

Kırklareli Doğal Yapısı Hakkında

Kırklareli Doğal Yapısı

Kırklareli doğal varlıkları

Kırklareli ili yüzey şekilleri bakımından iki farklı kesime ayrılır. Kara­deniz’e su gönderen kuzey ve doğu kesimi dağlık, Ege’ye su gönderen güney ve batı kesimi ise plato niteliğindedir. Bulgaristan’ ın güneydoğusunda başlayıp kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Istranca Dağları ilin kuzey ve doğu kesimini engebelendirir. Demirköy ile Kırklareli ara­sındaki Mahya Dağında 1.031 m’ye ulaşan Istrancalar ilin güneydoğusunda alçalarak platoya dönüşür. Zengin bir doğal bitki örtüsüyle kaplı olan kuzey yamaçlarından birçok akarsu doğar. Bunlardan başlıcaları Rezve, Deringeçit, Efendi, Bulanık, Pabuç ve Kazan dereleridir. Bu akarsular yalnızca denize ulaştıkları kesimde kıyı düzlükleri oluşturur. Kıyı kesimindeki kumsalın arka­sında Sakpınar, Erikli, Mert ve Hamam gibi çevresi sazlık ve bataklıklarla kaplı küçük kıyı gölleri vardır. İlin bu bölümündeki akarsu ve göller ile orman alanları çok zengin bir yabanıl yaşamı barındırır. Istrancalar’m özellikle Kofçâz, Dereköy, Demir­köy ve Vize kesimleri meşe, kayın, gürgen ve kızılağaç ormanlarıyla kaplıdır, ormanal- tı bitki örtüsü de zengindir. Istrancalar ile Karadeniz kıyısı arasında kalan alanda Li- manköy ve Demirköy platoları yer alır. İlin yaklaşık 50 km uzunluğundaki Karadeniz kıyısı oldukça düzdür. Bu kıyıdaki başlıca girintiler Limanköy, İğneada, Kıyıköy (Midye) ve Çilingoz koylarıdır. Bu koyların ardında kumsallar, ormanlar, sazlık ve ba­taklıklar, kıyı gölleri ya da dere ağızları bulunur.

İlin güney ve batı kesimleri, akarsularla yarılmış alçak tepelerin engebelendirdiği bir çöküntü alanı olan Ergene Havzasındadır. İl sınırları içinde Ergene Irmağına katılan başlıca akarsular, Istrancalar’ın gü­ney ve güneybatı yamaçlarından kaynakla­nan Paşaköy, Sulucak, Lüleburgaz (Poyra­lı), Babaeski (Şeytan) ve Teke dereleri ile güneyden gelen Beşiktepe ve Hayrabolu dereleridir. İlin bu kesimi, insanların yol açtığı yıkım nedeniyle orman örtüsünden yoksun bir step görünümündedir. Ergene Irmağı il topraklarım Pehlivanköy yakınla­rında terk ederek Edirne iline geçer ve Meriç Irmağına katılır.

Teke Deresi üzerinde sulama ve taşkın önleme amaçlı Kayalıköy Barajı yapılmıştır. Babaeski (Şeytan) Deresi üzerindeki içme, sulama ve taşkın önleme amaçlı Kırklareli Barajı ile Kocadere üzerindeki sulama amaçlı Armağan Barajı’nın yapımı sürmek­tedir (1991).


Kırklareli Doğal Yapısı

Bakkal Arif Efendi Kimdir Hakkında

Bakkal Arif Efendi

Arif Efendi (bakkal), Tam adı ahmet ârîf efendi (d. 1830, Filibe – ö. 17 Eylül 1909, İstanbul), sülüs ve nesih yazılarda tanınmış hattat.

Şeyh Süleyman Efendi’nin oğludur. Med­rese öğrenimi sırasında Filibeli hattat Hafız İsmail Efendi’den icazetname aldı. Bunu yeterli bulmadığı için 1877′de İstanbul’a gittikten sonra hattat Şevki Efendi’den ders alarak yazısını ilerletti ve 1884′te ondan da icazetname aldı. İstanbul’da geçi­mini sağlamak için açtığı bakkal dükkânını, Nuruosmaniye Camisi’nde yazı hocalığına başlayınca kapattı. Yetiştirdiği ünlü hattat­lar arasında oğlu Mustafa Rakım, Hamdi Yazır, Aziz Efendi ve Necmeddin Okyay sayılabilir. Çeşitli müze, kütüphane ve özel koleksiyonlarda hilyeleri ve levhaları var­dır. Sülüs ve nesih yazıda son dönemin en büyük ustalarındandır.

Bakkal Arif Efendi Hatta Örneği

bakkalarifefendi

Bakkal Arif Efendi hakkında bilgiler verdik.

 


Bakkal Arif Efendi Kimdir

Kanuni Arif Bey kimdir Hakkında

Kanuni Arif Bey

Arif Bey (kanunî) (1862, istanbul – 1911, Manaha, Yemen), kanun çalmadaki büyük ustalığıyla, bu çalgının Türk müziğinde önemli bir yer almasını sağlamış besteci ve icracıdır.

Kocamustafapaşa Askeri Rüştiyesi’ni bi­tirdi, 1885′te Posta ve Telgraf Nezareti’nde çalışmaya başladı. 1895-1901 arasında Yemen’de, San’a Posta ve Telgraf Müdürlüğü’nde başkâtiplik yaptı. Daha sonra göre­vini İstanbul’da sürdürdü. 1910″da yeniden Yemen’e gönderildi. Ama kaldığı eve bir bomba düşüp de kayınbiraderi ölünce İstan­bul’da görev istedi. Başkentte Posta nezare­ti muhasebesi başkâtipliği Ve Galata Postahanesi veznedarlığı yaptıktan sonra, üçüncü kez Yemen’de bir göreve atandı. Kısa bir süre sonra koleraya yakalandı, çok geçme­den öldü.

San Talat Bey’den kanun, peşrevler, saz semaileri ve kuramsal müzik, Hacı Kiramî Efendi’den sözlü yapıtlar öğrenen Ârif Bey, kısa sürede kanun virtüözü olarak ünlendi. Diyezli ve bemollü sesleri, mandal kullan- maksızm, başparmağının tırnağıyla tellere basarak buluyordu. Ayrıca çalgıdan elde ettiği ses tok ve son derece temizdi. Kanu­nun Türk müziğinde önemli ve değişmez bir yer kazanması Arif Bey’den sonradır.

Kendi kurduğu Darü’l-Musiki adlı okulda öğrencileriyle. Tamburi Cemil Bey, Santuri Edhem Efendi, Udi Nevres Bey gibi ünlü icracıların da katıldığı halka açık konserler verdi.

Günümüze ulaşan 95 dolayındaki bestesi­nin 16′sı çalgı yapıtları (peşrev ve saz semaileri, bir sirto), geri kalanı sözlü yapıtlardır. Sözlü yapıtlarının büyük çoğunluğu şarkı formundadır. Peşrev ve saz semailerinde Tamburi Büyük Osman Bey’le Tamburi Cemil Bey’in, sözlü yapıtlarında ise Hacı Ârif Bey’in etkisi sezilir. Besteleri ezgi yönünden zengin, biçimsel açıdan kusursuz­dur. Sultaniyegâh Peşrev’i, Türk saz yapıtla­rı repertuvarının seçkin parçalarından biri­dir. Öteki önemli yapıtları arasında “Çıktık­ça suz-i dilden cânâ figan ü nâle” (hicaz nakış beste), “Geçmiyor eyyam-ı mihnet gitmiyor benden melâl” (rast şarkı), “Bir yâreli kuş çırpmıyor sanki derinden” (karcı­ğar şarkı) sayılabilir. Kanuni Arif Bey kimdir


Kanuni Arif Bey kimdir

29 Mart 2013 Cuma

Arnulfo Arias kimdir Hakkında

Arnulfo Arias Biyografi

Arias (Madrid), Arnulfo (d. 15 Ağustos 1901, Penonome, Panama – ö. 10 Ağustos 1988, Miami, Florida. ABD), Panama devlet başkanı. Haziran 1940-Ekim 1941, Kasım 1949-Mayıs 1951 ve 1-12 Ekim 1968 dönem­lerinde üç kez devlet başkam olup üçünde de devrilmiştir. Arnulfo Arias kimdir …

1932-36 arasında Panama devlet başkanı olan Harmodio Arias’ın küçük kardeşi olan Arnulfo, öğrenimini Chicago Üniversitesi ve cerrah olmak üzere Harvard Tıp Okulu’n- da yaptı. 1930′îarda tarım ve bayındırlık bakanı olarak hükümette görev aldı. Devlet başkanlığında bulunduğu ilk dönemde, ya­bancı işadamlarını, şirketlerini Panamalıla­ra devretmeye zorladı ve Batı Hint Adala- rı’ndan gelmiş Siyahlan vatandaşlıktan çı­kardı. II. Dünya Savaşı sırasında Mihver Devletleriyle yakın ilişkiye girdi ve ABD’ nin savunma üsleri talebine karşı çıktı. ABD’nin de desteklediği bir darbeyle devri­lince 1945′e değin sürgünde kaldı. Diktatör­ce bir yönetim uyguladığı ikinci döneminde yolsuzluklar arttı. Ulusal Meclis’i ve Yüksek Mahkeme’yi kaldırarak anayasayı değiştiren Arias, sonuçta güvenlik kuvvetleri tarafın­dan devrildi. 1951′den 1960′a değin siyasal haklanndan yoksun kaldı; 1964′te girdiği başkanlık seçimlerini ise kazanamadı. 1968′de üçüncü kez devlet başkanı seçildiy- se de göreve başladıktan 11 gün sonra ordu tarafından devrildi.


Arnulfo Arias kimdir

Archibald Campbell Argyll Hakkında

Archibald Campbell Argyll Kimdir

Archibald Campbell Argyll (9. Kontu)

(D. 26 Şubat 1629, Dalkeith, Midlothian, İskoçya – ö. 30 Haziran 1685, Edinburgh), İskoçyalı Protestan önder. Katolik kral II. James’e başkaldırması yüzünden idam edil­miştir.

İskoçya dışında eğitim gördükten sonra 1649′da ülkesine döndü. Dunbar Savaşı’na (3 Eylül 1650) katıldı. Worcester Savaşı’ndan sonra. Kuzey İskoçya’da kralcı ön­der Glencairn’in saflarına katıldı. Sonunda hem kralcılarla hem de kralın karşıtlarıyla arası açıldı. 1657′de, Cromwell rejimi sıra­sında Stuart hanedanına bağlılığını sürdür­mesi, 1661′de de II. Charles hükümetini sakınmaksızın eleştirmesi nedeniyle hapse­dildi. 1663′te serbest bırakılınca, babasının kontluk unvanı ve toprakları Argyll’e geri verildi. Ama koyu bir Protestan olması ve nüfuzunun geniş bir bölgeye yayılması yü­zünden 1680′de kralın İskoçya temsilciliğine atanan York dükü James’in (sonradan Kral II. James) tepkisini çekti. 1681′de, krala karşı ihanetle suçlanarak ölüme mahkûm edildi. Bunun üzerine Hollanda’ya kaçtı, tahta Monmouth dükünü çıkarmak için sürdürülen ayaklanma hazırlığına katıldı. 1685′te İskoçya’nın işgali amacıyla başarısız bir harekâta komuta eden Argyll, 18 Haziran’da Clyde Irmağı kıyısındaki Inchinnan’ da yakalandı. 30 Haziran’da Edinburgh’da başı kesilerek idam edildi.


Archibald Campbell Argyll

Argungu Hakkında

Argungu nerede

Argungu, Nijerya’da kent ve emirlik. Ülkenin kuzeybatısında Sokoto eyaletine bağlıdır. Sokoto (Kebbi) Irmağı üzerinde, Sokoto kenti, Birnin Kebbi, Gando, Augi ve Kaingiwa’dan gelen yolların kavşağında yer alır. Hausaların bir alt grubu olan Kebbavaların yaşadığı Argungu, önceleri Birnin Lelaba dan Badau olarak bilinirdi. Yaklaşık 1700′den 1805′e değin. Hausa soyundan gelen Kebbi krallarmca yönetildi. Banza Bakwai diye anılan, meşruluğu tartış­malı yedi Hausa devletinden biri olan Kebbi’nin merkezi, güneybatıda Birnin Kebbi’deydi. Şarkin Kebbi (Kebbi kralı) Muhammadu Hodi, y. 1813′te Fulanilerin yönetimini kabule zorlandıysa da, Kebba­vaların çoğu, Fulanilerin Usman dan Fodio önderliğinde açtığı “cihat”a karşı direnişi sürdürdü. 1827′de, Fulanilere boyun eğme­yi reddeden Kebbi Kralı Samaila (Karari), yeni bir başkent kurarak burayı a yi gungu (tek bir yerde toplanalım) olarak adlandır­dı. Samaila’nın, Sokoto ve Gando adlı iki Fulani emirliğinin oluşturduğu ortak kuvve­te 1831′de yenilmesinden sonra, o dönem­deki adıyla Argungu Krallığı, 1849′a değin Fulani emirlerinin yönetimi altma girdi. 1849′da, Samaila’nın oğlu Yakubu Nabame, kendisini Kebbi kralı ilan ederek Fulani kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Sokoto’nun Müslüman kralı, 1866′da za­manın Kebbi kralı Abdullahi Toga’nın imza­lamış olduğu Lafiyar Toga antlaşmasına bağlı kalarak Argungu’yu bağımsız bir kral­lık olarak tanıdıysa da, Kebbavalarla Fula- niler arasındaki’çatışma 1902′de İngilizler bölgeye gelene değin sürdü. İngilizler Samaila’yı (Sama) Argungu emıri olarak tanı­dılar; ama krallığın önemli bir bölümünü oluşturan batı kesimini 1907′de Fransa’ya bıraktılar. 1906′da Argungu emirliği, eyale­tin ayrı bir alt bölgesi haline geldi. Argun- gu’nun yüzölçümü 8.692 km”dir. Müslüman halkın çoğunluğu Kebbavalardan oluşur. Ama bölgede bazı Fulani, Ariva ve Tienga (Kengava) toplulukları da yaşar. Emir (şar­kin Kebbi), emirliğin geleneksel yöneticileri olan Lekavva ailesi tarafından seçilir. Çev­redeki tütün ve yerfıstığı, Argungu’da top­lanıp oradan bölge dışına sevkedilir. Ar­gungu, ayrıca büyükbaş hayvan, keçi, ko­yum balık, pirinç, kumdarı, kocadan, pa­muk gibi ürünler için de önemli bir yerel pazardır.

Argungu, genellikle şubat aylarında dü­zenlenen balık festivali ve 16. yüzyıl yapıt­larının yer aldığı Kanta Müzesi ile tanınır. 56 km doğu-kuzeydoğusunda, 16 ve 17. yüzyıllarda Kebbi’nin başkenti olan, surlar­la çevrili Surame kentinin kalıntıları bulu­nur. Devlet okulu (1919) ve Kanta College’ ın (1970) yanı sıra Argungu’da bir sağlık evi ve bir tıp merkezi vardır.


Argungu

28 Mart 2013 Perşembe

Alman Ulusal Halk Partisi Hakkında

Alman Ulusal Halk Partisi

Alman Ulusal Halk Partisi, Almanca deutschnationale volksparjeı (dnvp), Wei­mar Cumhuriyeti sırasında 1919′dan 1933′e değin parlamentoda (Reichstag) etkili olan sağ kanat siyasal parti. Cumhuriyete ve İtilaf Devletleri’nin I. Dünya Savaşı’m izle­yen tazminat isteklerine karşı çıkan ve şoven görüşleri temsil eden parti, monarşinin yeniden kurulmasını, Almanya’nın birleş­mesini ve Hıristiyan değerlerini destekledi. 1920 seçimlerinde parlamentoda 66 sandal­ye kazanarak güçlendi. 1924′te yapılan iki seçimde sırasıyla 106 ve 111 sandalye kaza­narak gücünün doruğuna ulaştı. Partinin ılımlı kanadının temsilcileri 1923-28 arasın­da kurulan hükümetlerde yer aldılar, ancak Alfred Hugenberg önderliğindeki uzlaşmaz­lık yanlılarının muhalefeti nedeniyle parti­den çıkarıldılar. Hugenberg’in başkanlık yaptığı DNVP, İtilaf Devletleri’ne ödene­cek savaş tazminatları konusunda 1929- 30′da kopan fırtına sırasında, ödemelerin durdurulması için bir plebisit düzenlenme­sinde Nazi Partisi’yle işbirliği yaptı. Bu, DNVP’yi destekleyen zengin sanayicilerle Naziler arasında önemli bir mali bağlantının kurulması sonucunu doğurdu. Heinrich Brüning Hükümeti’ne muhalefet eden par­tiler arasında yer alan DNVP, Weimar rejiminin son günlerinde işlemez hale gel­mesine katkıda bulundu. Sonunda Adolf Hitler 30 Ocak 1933′te şansölye olunca kurulan hükümete katıldı ve 5 Mart 1933′te Hitler’in parlamentoda çoğunluğu elde et­mesini sağladı. Nazi yönetiminin yerleşme­sinden sonra DNVP feshedildi, Hugenberg ise hükümetten istifa etmek zorunda bıra­kıldı.


Alman Ulusal Halk Partisi

Alman 88'liği Hakkında

Alman 88′liği Nedir

Alman 88′liği, 88 mm’lik, çok amaçlı çevik top. İlk kez 1917′de ortaya çıkan ve İspan­yol İç Savaşı’nda (1936-39) denenen bu silah, II. Dünya Savaşı’nda sahra topu, uçaksavar ve tanksavar silah olarak yaygın biçimde kullanıldı. Birçok değişik türü ge­liştirilen Alman 88′liği Çekoslovak, Fin, İspanyol ve Yugoslav ordularında 1970′lerin sonlarında bile kullanılmaktaydı.


Alman 88'liği

27 Mart 2013 Çarşamba

Alman Hıristiyanları Hakkında

Alman Hıristiyanları Hakkında Bilgi

Alman Hıristiyanları, Nazi Almanyası’nda kilise siyasetini Nazilerin siyasal istekleri­ne tabi kılmaya çalışan Protestanlar. 1932′de kurulan Alman Hıristiyanları Hare­keti milliyetçi ve koyu antisemitik bir hare­ketti. Yazarları Yahudi olduğu için Eski Ahit’in ve Paulus’un Mektupları’nın redde­dilmesini isteyecek kadar aşırı bağnaz üye­leri vardı. Temmuz 1933′te eyaletlerin bölge kiliseleri birleşerek Alman Evanjelik Kilisesi’ni oluşturdular. Aynı yılın eylül ayında Alman Hıristiyanlarının adayı Ludwig Mül­ler imparatorluk piskoposu (Reichbischof) oldu. Başında Martin Niemöller’in bulundu­ğu Bekennende Kirche hareketi, Müller’in kiliseyi Nazi siyasetine alet etme çabalarına karşı direndi. Alman Hıristiyan Kilisesi II. Dünya Savaşı’ndan sonra yasak­landı.


Alman Hıristiyanları

Allerdale Hakkında

Allerdale nereye bağlı, Allerdale

Allerdale, İngiltere’nin kuzeybatısındaki Cumbria iline bağlı ilçe. İlin kuzeybatı kesiminde 1.257 km2‘lik bir alan kaplar. Batısında İrlanda Denizi, kuzeybatısında Solway Halici, kuzeyinde İskoçya bulunur. Allerdale, batı ve kuzeybatısındaki düzlük kıyı bölgesi dışında, Cumbria Dağlarındaki Göller Bölgesi Ulusal Parkı’nın kuzeybatı kesimini oluşturan dağ ve göllerle dolu güzel manzaralı vadilik bir bölgedir. İlçenin en kalabalık yerleşim merkezleri, eskiden beri Cumbria kömür yataklarıyla bağlantılı olan batı kıyısındaki Workington ve Maryport’tur. Liverpool ile Glasgow arasındaki tek derin liman olan Workington’da, ithal demir cevherini eriten ocaklar ve bölgeden çıkarılan öbür cevherleri işleyen metalürji sanayisi vardır. Maryport’tan ayakkabı ile kimyasal ve plastik maddeler ihraç edilir. Bu limanların kuzeydoğusundaki Solway Halicinin gelgit nedeniyle sular altında ka­lan alçak bölümleri dışındaki verimli kıyı topraklarında yulaf ve patates ekilir. Solway kıyısı boyunca sütü için inek beslenir. Yörenin pazarı ve ayakkabı üretim merkezi olan Cockermouth aynı zamanda şair Willi­am Wordsworth’un doğum yeridir. Tümüy­le taş bir yapı olan eski Keswick köy kilisesi, Göller Bölgesi’nin turist çeken ilginç yapıt­larından biridir. Dağlardaki Tarih öncesi Dönemden kalma taş daireler, sahile yakın Roma kalıntıları ile Viking mezarları, böl­gede ne kadar eskiden beri yerleşildiğini gösteren ipuçlarıdır.


Allerdale

Kırgızistan hakkında bilgi Hakkında

Kırgızistan

Kırgızistan, resmî adı kirgizîstan cumhu­riyeti. Asya’nın orta kesiminde ülke. Ku­zeyde ve kuzeybatıda Kazakistan, güney­batıda Özbekistan, güneyde Tacikistan, gü­neydoğuda da Çin’le çevrilidir. Çin’den Tian Shan’ın (Tanrı Dağları) bir kolu olan Kokşaalatau ile ayrılır. Yüzölçümü 198.500 knr’dir. Başkenti Bişkek (Frunze). 1992 tahmini nüfusu 4.533.000′dir.

Doğal yapı. Kırgızistan dağlık bir ülkedir. Ülkenin en yüksek noktaları Çin sınırındaki Zafer ve Han Tengri doruklarıdır. Tian Shan’ın merkezini oluşturan bu bölgedeki dağların dorukları sürekli kar ve buzla kaplıdır. Dağlardan aşağıya doğru çok sa­yıda hızlı akışlı, kısa ırmak akar. Güney­batıdaki Fergana Vadisi dışında, ülke­deki önemli düzlükler Çu ve Talaş va­dileridir.

Kırgızistan’ın denizlerden uzak ve çevrede­ki ovalara göre yüksek oluşu iklimi büyük ölçüde etkiler. Ülkenin alçak kesimleri sıcak çöl rüzgârları kuşağındadır. Yüksek kesim­lerde soğuk çöl iklimi hüküm sürer. Arada kalan geçiş bölgesinde iklim yüzey şekilleri­ne göre değişiklik gösterir: batıya ve kuzeye bakan yamaçlar genellikle çok yağış alır. Ortalama yıllık yağış miktarı Tian Shan’ın doğusunda 180 mm iken. Kırgız ve Fergana dağlarında 750-1.000 mm’ye yükselir.

Çok yüksek kesimler dışında ülkenin bü­yük bölümü alp ve alp altı tipi çayırlarla kaplıdır. Alçak vadilerde ve kuzeye bakan yamaçlarda iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar görülür. Ormanlarda boz ayı. vaşak, yaban domuzu, kurt ve gelincik: dağlık step bölgesinde de markor, geyik ve kar parsı yaşar.

Kırgızistan Nüfus Özellikleri

Nüfus: Kırgızistan nüfusunun yüzde 52,4′ünü Kırgızlar, yüzde 21.5′ini Özbekler, yüzde 12.9′unu da Ukraynalılar oluşturur (1989). Ülkede Almanlar ve Tatarlar da yaşar. 1990 verilerine göre doğum oranı binde 29,3. ölüm oranı binde 7. doğal nüfus artış hızı da binde 22.3′tür. Halkın büyük bölümü Müslümandır. Kırgızlar bir Türk lehçesi olan Kırgızca ya da Kırgız Türkçesi konuşurlar. Eski çağlarda Tian Shan yöresi­ne yerleşen ilk Kırgız klanları Orta Asya’nın en büyük göçebe gruplarından biriydi. Sovyet iktidarı kurulduktan sonra göçe­be yaşam hemen tümüyle ortadan kalktı. 1991′de nüfusun yüzde 38.1′i kentlerde, yüzde 61.9′u da kırsal kesimde yaşıyordu. Başkent Bişkek dışındaki önemli kentler Oş, Celalâbad ve Tokmak’tır.

Kırgızistan Ekonomik Özellikleri

Ekonomi: Eskiden ekonomisi yalnızca ta­rıma dayanan Kırgızistan’da günümüzde başta antimon ve cıva olmak üzere demir dışı metaller çıkarılmakta, çeşitli makineler üre­tilmektedir. Öteki önemli sanayi dalları gıda işleme ve hafif sanayidir. Hidroelektrik santralların bulunduğu ülkede petrol ve doğal gaz rezervleriyle geniş kömür yatakla­rı da vardır. Sanayileşme tarımın makineleş­mesini sağlamış, açılan sulama kanallarıyla tarımsal üretim önemli ölçüde artmıştır. Yetiştirilen ürünlerin başında pamuk, şeker pancarı, tütün ve afyon gelir. Yetiştirilen hayvanlar arasında koyun, keçi ve sığır sayılabilir. Ülkenin dağlık kesimlerinde ya­rış atları yetiştirilir, arıcılık, avcılık ve balık­çılık yapılır.

1989 verilerine göre Kırgızistan’ın gayri safi milli hasılası 5,2 milyar ruble, kişi başına düşen milli gelir ise 1.200 rubledir. Kırgızistan’ın ihraç ürünlerinin başında ma­kine ve donanım, hafif sanayi ürünleri, demir dışı metaller ve gıda maddesi gelir. Başlıca ithal ürünleri ise hafif sanayi ürünle­ri, makine, petrol ve kimyasal maddedir.

Kırgızistan Yönetim Özellikleri

Yönetsel ve toplumsal koşullar, Kırgızistan 1991′e değin SSCB’yi oluşturan cumhuriyet­lerden biriydi. O dönemde en yüksek yönetim organı Yüksek Sovyet’ti. Yüksek Sov­yet’in üyeleri beş yıllık bir dönem için Kırgızistan Komünist Partisi’nin belirlediği adaylar arasından seçilirdi. Yüksek Sovyet daha sonra kendi içinden bir Prezidyum ve Bakanlar Kurulu seçerdi. Politikaların oluşturulmasında Komünist Parti belirleyici rol oynardı. 1980′lerin sonlarında SSCB’nin öteki cumhuriyetlerinin çoğunda olduğu gi­bi Kırgızistan’da da bağımsızlık hareketi güç kazandı. Kırgızistan 31 Ağustos 1991′de bağımsızlığını ilan etti. 21 Aralık 1991′de de Bağımsız Devletler Topluluğu’na katıldı. Günümüzde Kırgızistan’ın yönetsel yapısı bir değişim süreci içindedir.

Kırgızistan’da eğitim ve sağlık hizmetleri parasızdır. Ülkede yükseköğretim veren birkaç enstitü vardır. Bunların en önemlisi Bilimler Akademisi’dir. Ortalama yaşam süresi erkeklerde 64,5 yıl, kadınlarda 72.8 yıldır (1990).

Kültürel yaşam. Kırgızlar zengin bir sözlü edebiyat geleneğine sahiptir. Kırgız halkının bağımsız bakış açısını yansıtan Manas gibi uzun halk destanları, halk ozanları tarafın­dan kuşaktan kuşağa aktarılır. Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’la Kazak oyun yaza­rı Kaltay Muhammedyanov’un birlikte kale­me aldıkları. Stalin dönemindeki ahlak so­runlarını tartışan Fujiyama adlı oyunun Moskova’daki ilk sahnelenişi büyük yankı uyandırmıştır.

Müzikte üç telli komuz (kopuz) gibi eski geleneksel çalgılar korunmakla birlikte. Kırgızistan Senfoni Orkestrası da kurulmuş­tur. Ülkede ayrıca halk dansları topluluklarıyla hem Kırgızca, hem de başka dillerde yazılmış oyunlar sergileyen tiyatrolar vardır.

Tarih, Kırgızların kökeni henüz tam olarak belirlenememiştir. Kırgızların adı Han dö­neminden (İÖ 206-İS 220) kalma Çin vakayinamelerinde ve 8. yüzyıla ait Orhun Yazıt­larında geçer. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud Kırgızlardan Türk halklarının en doğuda yaşayanı olarak söz etmiştir. Günümüzün Rus etnografları Kırgızların Tian Shan böl­gesine 12. yüzyılda yöreye akınlar düzenle­yen Karahitaylarca getirildiğini öne sürmek­tedir.

19. yüzyıla gelindiğinde, bugünkü Kırgızis­tan topraklarında göçebe Kırgız kabileleri yaşıyordu. Bu kabileler Hokand Hanlığı’na bağlı olmakla birlikte bir ölçüde bağımsızlı­ğa sahipti. 19. yüzyılın ikinci yarısında bölgeyi Ruslar işgal etti ve gitgide büyüyen bir Rus nüfus yöreye yerleşmeye başladı. 1916′da Ruslara karşı başlatılan ayaklanma kanlı bir biçimde bastırıldı. Kırgızlar 1917 Devrimi’nden sonra Sovyet yönetimine kar­şı bir gerilla savaşı başlattılar. Daha önce Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Kırgızistan, Ekim 1924′te Rus SFSC’ye bağlı özerk bir yöne­tim birimi (oblast) oldu. 1926′da gene Rus SFSC içinde özerk bir cumhuriyet statüsü kazandı. Aralık 1936′da da SSCB’yi oluştu­ran cumhuriyetlerden biri oldu. 1990′da ülkedeki Özbeklerle Kırgızlar arasında, top­rak dağılımından kaynaklanan bir çatışma çıktı. Çatışma sırasında çok sayıda kişi öldü ve Sovyet hükümeti Kırgızistan’la Özbekis­tan arasında savaş çıkmasını önlemek ama­cıyla iki ülke arasındaki sınırı kapattı. Aynı yıl ekimde Yüksek Sovyet Asker Akayev’i devlet başkanlığına seçti. Kırgızistan parla­mentosu 31 Ağustos 1991′de ülkenin bağım­sızlığını ilan etti. Ekimde de Kırgızistan Demokratik Hgreketi’nin desteklediği As­ker Akayev halkın oyuyla cumhurbaşkanı seçildi. Kırgızistan bağımsızlığın ardından Birleşmiş Milletler’e, Uluslararası Para Fo- nu’na (IMF) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirli­ği Konferansı’na üye oldu. Temmuz 1992′de Akayev’in ve IMF’nin hazırladığı bir ekono­mik program uygulanmaya başladı. Mayıs 1993′te ise som adını taşıyan Kırgızistan parası dolaşıma kondu. Kırgızistan hakkında bilgi, Kırgızistan özellikleri


Kırgızistan hakkında bilgi

26 Mart 2013 Salı

Allegheny Platosu Hakkında

Allegheny Platosu Hakkında Bilgi

Allegheny Platosu, ABD’deki Apalaş Dağlarının batı bölümü. New York eyaleti­nin ortasındaki Mohawk Irmağı vadisinden güneybatıya doğru, Batı Virginia’nın güne­yindeki Cumberland Platosuna kadar uza­nır. Kuzeybatıya gidildikçe eğimi azalan platonun akarsularla yarılması sonucu Catskill, Allegheny ve öteki dağ sıraları oluş­muştur. Platonun kuzey bölümünün sularını Allegheny, Delaware ve Susquehanna ır­makları, güney bölümünün sularını ise Ohio Irmağı ve kolları akaçlar Plato genellikle sertodunlu ağaçlardan oluşan bir orman örtüsüyle kaplıdır; Allegheny ve başka bir­çok ulusal ormanı içine alır.

Kömürün bulunmasının ardından bölgeye çok sayıda göçmenin gelmesi Apalaş Dağla­rının bu kesiminin oldukça erken bir tarihte yerleşime açılmasına neden olmuştur. Bölge ekonomisi büyük ölçüde bitümlü kömür, doğal gaz ve petrol çıkarımına dayanır.


Allegheny Platosu

Allegheny Irmağı Hakkında

Allegheny Irmağı Nerede

Allegheny Irmağı, ABD’nin Pennsylvania eyaletinde, Potter ilinin engebeli plato bölgesinden doğan ırmak. Yaklaşık 130 km kuzeye doğru aktıktan sonra kıvrı­larak New York eyaletine girer ve Alleg­heny Eyalet Parkı’ndaki Allegheny göletini oluşturur. Daha sonra güneybatı yönünde 182 km kadar akan ırmak önce güneydoğuya, sonra yeniden güneybatıya doğru menderesler yaparak Pittsburgh’da Monongahela Irmağı ile birleşip Ohio Irma­ğını oluşturur. Toplam 520 km Tik uzunluğu boyunca 30.300 km2′lik bir bölgeyi akaçlar. Başlıca kolları Kiskiminetas, Clarion ve Conemaugh ırmakları ile Red Bank, Oil ve French çaylarıdır. 19. yüzyılın ortalarında demiryolu rekabetinin başlamasından önce, altı düz teknelerle yapılan taşımacılıkta Allegheny Irmağının önemli bir yeri vardı. 1903-38 arasında ırmağı Pittsburgh’dan East Brady’ye kadar ulaşıma açık tutmak için birçok baraj yapıldı. Allegheny’nin büyük kollarının çoğunun üzerinde de taşkınları önlemek amacıyla barajlar yapılmıştır.


Allegheny Irmağı

Alkmaion Hakkında

Alkmaion kimdir, Alkmaion hakkında bilgi, Alkmaion efsanesi

Alkmaion, Eski Yunan efsanesinde kâhin Amphiaraos ile karısı Eriphyle’nin oğlu. Amphiaraos öleceğini bile bile Thebai’ye Karşı Yediler’in seferine katılır; yola koyu­lurken oğullarından, kendisini savaşmaya ikna etmek için rüşvet alan Eriphyle’i öldür­melerini ve Thebai’ye karşı yeni bir sefer düzenleyerek öcünü almalarını ister. Alk­maion, Epigonlar diye anılan Yediler’in oğullarına öncülük ederek Thebai’nin yıkı­ntıyla sonuçlanan ikinci seferi gerçekleştir­dikten sonra annesini öldürür. Ceza olarak çılgına çevrilen Alkmaion gittiği her yerde öç perileri Erinysler tarafından kovalanır.

Arkadia’daki Psophis’e varınca, buranın kralı Phegeus onu suçundan arındırarak kızı Arsinoe (Alphesiboia) ile evlendirir. Ancak lanete uğrayan Psophis’te kuraklık baş gösterir. Bir kâhin Alkmaion’un, annesini öl­dürdüğü sırada güneşin görünmediği bir yere varana kadar huzura kavuşamayacağı­nı bildirir. Alkmaion, kehanete uygun yeri bir süre önce Akheloos Irmağının ağzında oluşan adada bulur. Buraya yerleşir ve karısını unutup Irmak Tanrısı’nın kızı Kallirhoe ile evlenir. Ancak izini bulan Phege­us ve oğullan tarafından öldürülür. Kallir hoe küçük yaştaki iki oğlunun bir an önce büyüyüp babalarının öcünü almaları için tanrılara yakarır. Yakarışı kabul edilir ve oğulları Amphoteros ile Akarnan, Phegeus’u öldürürler. Alkmaion ölümünden son­ra Thebai’nin kutsal kişilerinden sayılır. Mezarı Psophis’tedir. Başından geçenler A. E. Housman’ın “A Fragment of a Greek Tragedy” (Bir Yunan Trajedisinden Parça) adlı çağdaş parodisine konu olmuştur.


Alkmaion

Mübeccel Kıray kimdir Hakkında

Mübeccel Kıray Hayatı Biyografi, Mübeccel Kıray Kimdir

Mübeccel Kıray, (d. 21 Şubat 1923, İzmir), kırsal ve kentsel alanlardaki toplumsal değişmeyi konu alan çalışmalarıyla tanınan toplumbilimci.

Ortaöğrenimini İzmir’de tamamladı. 1944′te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra aynı kurumda lisansüstü çalışması yaptı. Daha sonra ABD’ye gide­rek Kuzeybatı Üniversitesi’nden kültürel antropoloji dalında doktora derecesi alcjj (1950). Türkiye’ye döndükten sonra İstan­bul Üniversitesi iktisat Fakültesi’nde bir yıl fahri asistanlık yaptı. Ardından Amerikan Haberler Bürosu ve Abbott ilaç firmasında çalıştı. “Gösterişçi İstihlâk ve Tabakalaş­ma” adlı teziyle 1960′ta üniversite dışından doçent oldu. Aynı yıl Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) ders vermeye başladı. 1965′te, Sosyal Bilimler bölümü başkanlığına getirildi. 1964′te Ereğli’de, 1968′de de İzmir’de toplumbilim alanında kapsamlı araştırmalar yaptı. 1968-69′da ko­nuk profesör olarak London School of Economics and Political Science’ta ders verdi. 1973′te emekli olarak ODTÜ’den ayrıldı. 1974′ten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. 1978′de İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (İİTİA) Sosyoloji Kürsüsü baş­kanı oldu. 1982′de İİTIA’nın yerine kuru­lan Marmara Üniversitesi’nin Kamu Yöne­timi bölümü Şehircilik Anabilim Dalı baş­kanlığına getirildi.

Toplumsal değişimin yönü, boyutları ve işleyiş mekanizmasına ilişkin çalışmalarıyla tanınan Mübeccel Kıray, Ereğli: Ağır Sanayi Öncesi Bir Sahil Kasabası (1964) adlı yapıtında, Ereğli Demir-Çelik İşletmeleri’nin kurul­masından sonra ereğli kasabasında ortaya çıkan toplumsal değişimi ve bu değişimin yol açtığı sorunları inceledi. Büyük ölçüde alan araştırmasına dayanan bu çalışmasının sonunda toplumsal değişimi sonucunda or­taya çıkan tampon kurum ve mekanizmalar­la toplumun yeni bir dengeye ulaştığı sonu­cuna vardı. Örgütleşemeyen Kent (1972) adlı yapıtında ise İzmir’in 20. yüzyılda bir azgelişmiş ülke metropoliten kentine dönüş­me sürecini ele aldı. Kıray’ın gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki farkın, doğayı işleme tarzından ve bu yolla sağlanan artı ürünü denetleme biçiminden kaynaklandığı yolundaki görüşü de, gene alan araştırmala­rından elde ettiği verilere dayanır. Öbür yapıtları arasında, Yedi Yerleşme Noktasın­da Turizmle İlgili Sosyal Yapı Analizi (1964), Social Stratification as an Obstacle to Development (1970, J. Hinderink ile birlikte; Bir Gelişme Engeli Olarak Top­lumsal Tabakalaşma) ve Toplumbilim Yazı­ları (1982) sayılabilir.


Mübeccel Kıray kimdir

24 Mart 2013 Pazar

Kınakına bitkisi nedir Hakkında

Kınakına nedir, Kınakına bitkisi özellikleri

Kınakına, kökboyasıgiller (Rubiaceae) fa­milyasının Cinchona cinsini oluşturan 40 kadar Güney Amerika kökenli ağaç türü­nün ortak adı. Genellikle And Dağlarında yabani olarak yetişen bu bitkilerin bazı türleri çok eskiden beri Cava, Hindistan ve Sri Lanka’da (eskiden Seylan) yetiştirilmek­tedir. Kınakına türlerinin sarımsı beyaz ya da pembe renkli, küçük çiçekleri vardır. Kınakına ağaçlarının alkaloit (örn. kinin ve kinidin). tanen ve reçine içeren kabuklan çok eski dönemlerden beri iştah açıcı ve kuvvet verici olarak kullanılmaktadır; ka­buklardan çıkarılan kinin ve kinidin alka­loitleri ise sıtma, grip ve kalp ritmi bozuk­luklarının tedavisinde yararlanılan önemli bileşiklerdir.


Kınakına bitkisi nedir

21 Mart 2013 Perşembe

Ayrık otu nedir Hakkında

Ayrık otu ne demek, ayrık otu nedir

Ayrıkotu (Agropyron repens), ayrik olarak da bilinir, buğdaygiller (Poaceae) familya­sından, çok çabuk yayılan otsu bitki. Yassı, tüylü yaprakları ve dik çiçek başakları olan bu bitki 30-100 cm’ye kadar büyüyebilir. Anayurdu Avrupa’dır; ancak hayvan yemi olarak kullanmak ya da toprak kaymasını denetim altına alabilmek amacıyla kuzey yarım küredeki başka ılıman bölgelere de götürülmüştür.

Çok dayanıklı ve arsız bir bitki olduğu için tarım alanlarının en zararlı otlarından biri olan ayrıkotunun tümüyle yok edilebilmesi için, sarımsı beyaz renkli köksaplarının (toprakaltı gövdeleri) tümüyle sökülmesi gerekir; çünkü toprak altında kalan köksap parçalanndan hızla yeni bitkiler ürer. Ayrık­otu, Avrupa’da çeşitli ev ilaçlarının hazır­lanmasında kullanılmış, köksaplan ise kıtlık zamanlarında besin olarak tüketilmiştir.


Ayrık otu nedir

18 Mart 2013 Pazartesi

Turgut Aykaç kimdir Hakkında

Turgut Aykaç Hayatı, Turgut Aykaç Kimdir

Turgut Aykaç (d. 1958, Adana), Los Angeles Olimpiyatları’nda bronz madalya kazanan Türk boksör.

Boksa 1974′te Adana’da başladı, Adana- spor formasını giydi. Ramazan Bahçeci ve Erol Bucan tarafından yetiştirildi. Yaşamım kaportacılık yaparak kazanıyordu. 1982′de İstanbul Tekel takımına girdi. Gençler ve büyükler Türkiye şampiyonu oldu. 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda 54 kg’de üçüncü olarak bronz madalya kazandı. Olimpiyatlarda güreş ve atletizmin (Ruhi Sarıalp) dışında boksör Eyüp Çan’la birlikte Türkiye’ye madalya kazandıran sporcu oldu.


Turgut Aykaç kimdir

Ayın tarihi mecmuası Hakkında

Ayın tarihi dergisi hakkında bilgi, Ayın tarihi mecmuası

Ayın Tarihi, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü’nce Ankara’da yayımlanan aylık dergi. Eylül 1923′ten Mayıs 1931′e değin düzenli olarak 86 sayı yayımlandıktan sonra, Mayıs 1931-Aralık 1933 arasında çıkmadı. Ocak 1934′te 1. sayıdan başlayarak Ağustos 1957′ye değin yayımlandı. Dünyadaki siya­sal olayları, sanat ve kültür hareketlerini yansıtan derginin “Hadiseler Takvimi” bö­lümünde Türkiye ve dünya basınından yo­rumlar aktarılırdı. “Aym Kültür Hareketle­ri” bölümünde de çeşitli gazete ve dergiler­den düşün, sanat, bilim vb alanlardaki gelişme ve yenilikleri konu alan yazılar derlenirdi. İkinci yayın döneminde, Ağustos 1957′ye değin 285 sayı çıkan Ayın Tarihi, Kasım 1976′dan sonra Ayın Olayları adıyla çıktı. Ekim 1978′de yeniden Ayın Tarihi adıyla yayımlanmaya başladı.


Ayın tarihi mecmuası

15 Mart 2013 Cuma

Claude Grahame-White Hakkında

Claude Grahame-White Kimdir

Grahame-White, Claude (d. 21 Ağustos 1879, Brusledon, Hampshire, İngiltere – ö. 19 Ağustos 1959, Nice, Fransa), 1909′da Fransa’daki Pau’da ilk İngiliz uçuş okulunu kuran İngiliz havacı.

Bedford’da mühendislik öğrenimi gören Grahame-White önceleri otomobil motorla­rı üreten bir şirkette çalıştı. 1909′da havacı­lıkla ilgilenmeye başladı ve 4 Ocak 1910′da uçuş sertifikası alan ilk İngiliz pilot oldu.

Aynı yıl Avrupa’da ve ABD’de birçok uçuş yarışına katıldı ve Gordon Bennet Kupası’ nı kazandı. Grahame-White, 1911′de Lon­dra yakınlarındaki Hendon Havaalam’nı işleten bir şirkete girdi. I. Dünya Savaşı sırasında deniz kuvvetlerine bağlı hava bir­liklerinde görevlendirildi ama 1915′te geri çağrılarak uçak üretimi denetçiliğine atandı. Uçağın tarihçesi, teknik gelişimi ve askeri amaçlarla kullanımı üzerine kitaplar yazan Grahame-White’in otobiyografisini 1960′ta Graham Wallace kaleme aldı.

claude-grahame

Claude Grahame-White kimdir, Claude Grahame-White biyografi hayatı


Claude Grahame-White

12 Mart 2013 Salı

Mersin Gözne Yaylası Nerede Hakkında Bilgi Hakkında

Mersin Gözne Yaylası Nerede, Gözne Yaylası Tarihçesi

Gözne Yaylası, Akdeniz Bölgesi’nde, Mersin’in sayfiyesi olan yayla. Orta Toroslar’ın doğusundaki Bolkar Dağlarının Ak­deniz’e su gönderen kesiminde yer alır. Yüksekliği 940 m’dir. Yaylanın bulunduğu ve Gözne kasabasının güneyinde yer alan Aşağı Gözne, Mersin’den gelen yolun çev­resinde bir yol boyu yerleşmesi biçiminde gelişmiştir. Kuzeydeki Yukarı Gözne ise daha geniş bir alana yayılır. Yukarı Gözne’ nin güneydoğusunda Gözne Kalesi vardır.

Gözne Yaylasının çevresinde çeşitli karst kaynakları ve bir mağara (Sulu Mağara) bulunur. Bunaltıcı sıcaklardan kaçan Mer­sinlilerin yazın çıktığı Gözne bucak merke­zi, Mersin’e 28 km uzaklıktadır. Aynı dağlardaki Fındıkpınarı ve Arslanköy yay­lalarına oranla Mersin’e daha yakın olması, onlardan daha çok gelişmesini sağlamıştır. Kışın daha az olan nüfusu yazın birkaç kat artar. Çalışanlar, işlerine gitmek için her gün araçlarla yayladan Mersin’e inerler. Yaylanın çevresinde iyi cins üzüm, elma ve şeftali yetiştirilir. Orman Bölge Şefliği ve PTT’si bulunan Gözne kasabasının belediye örgütü 1956′da kurulmuştur.


Mersin Gözne Yaylası Nerede Hakkında Bilgi

11 Mart 2013 Pazartesi

Yağ Bitkileri Nelerdir Hakkında

Yağ Bitkileri , Yağ bitkileri nelerdir

Yağ Bitkileri

Zeytin, ayçiçeği, soya, kolza, aspir, susam, pamuk ve mısırdan yağ elde edilir. Bu bitkiler arasında en fazla yağ zeytin, ayçiçeği ve mısırdan elde edilir.


Yağ Bitkileri Nelerdir

9 Mart 2013 Cumartesi

Göz nedir Hakkında

Göz nedir hakkında ansiklopedik bilgi

Göz, omurgasız hayvanlarda yalnızca ışığı, omurgalılarda ise hem ışığı, hem de beyin­deki görme merkezine iletilecek görsel im­geleri almak üzere özelleşmiş olan duyu organıdır.

Bu tanım gereğince hayvanlarda, biri yal­nız ışığa duyarlı olan, öbürü görüntü oluştu­rabilen iki tip göz vardır. Solucanların, yumuşakçaların, knidlilerin, derisidikenlilerin ve öbür omurgasızların çoğunda bulu­nan ışık alıcı gözler ile bazı tek hücrelilerin aynı işlevi gören stigma ya da gözbenekleri, görüntü oluşturmayan yalın (basit) gözdür. Omurgasızların yalın gözlerinde, ışığa du­yarlı hücreler ile bu hücreleri yarıya kadar sararak genellikle kadeh biçiminde bir kılıf oluşturan pigmentli hücreler bulunur. Göv­denin orta eksenine göre iki yanlı bakışım gösteren hayvanların genellikle iki gözü var­dır. Bazı yumuşakçalarda (kafadanayaklılar ve bazı çiftçenetliler), eklembacaklıların çoğunda ve omurgalıların hemen hepsinde bulunan görüntü oluşturucu gözler, yumu­şakçalar ile omurgalılarda yalın, yalnızca eklembacaklılarda bileşik gözdür. Yalın gözün temel yapılan, üstüne çarpan ışık ışınlarım ağtabakaya odaklayan göz merceği ile görüntünün oluştuğu ağtabakadır. Ağtabakanın ışığa duyarlı hücreleri, görüntüyü oluşturan ışığın şiddetine bağlı olarak, sinir­ler aracılığıyla beyne değişik şiddette işaret­ler gönderir. Bazı hayvanların ağtabaka hücreleri, yalnızca ışık şiddetinin azalıp çoğalmasıyla uyarıldıklan zaman beyne si­nir uyarıları gönderebilir.

Göz nedir tanımını aktardık.


Göz nedir

Bitkilerde Gövde ve Gövde Çeşitleri Hakkında

Bitkilerde Gövde, Bitkilerde Gövdeler Hakkında Bilgi

Gövde, bitkilerde, yaprak ve çiçekleri taşı­yan, bu yapılar ile kökler arasındaki bağ­lantıyı sağlayan ana eksen. Gövde su, besin ve minerallerin iletilmesinde rol oynar; besin depolayabilir; klorofil içerdiğinde ise fotosentez yaparak kendi besinini ürete­bilir.

Bitkilerin gövdesi, en uç bölümlerindeki bir büyüme bölgesi aracılığıyla tepeden büyür. Bu bölge, hücre bölünmesi yoluyla yeni hücreler oluşturarak gövdenin uzama­sını sağlayan mikroskobik boyutlardaki uç sürgendokuyu içerir. Yaprakların bağlandı­ğı ya da dalların çıktığı yere düğüm, iki düğüm arasında kalan gövde bölümüne de düğümlerarası denir. Gövdenin özellikleri bitkinin yaşam süre­siyle yakından ilintilidir. Ağaç ve çalı gibi uzun ömürlü bitkilerin gövdesi giderek sertleştiği halde, kısa ömürlü otsu bitkilerin gövdesi genellikle zayıftır. Genel olarak bitkilerin gövde yapısı, dıştan içe doğru üstderi, kabuk ve orta silindirden oluşur. İki çenekli bitkilerin ve açık tohumluların orta silindirinde iletimdoku (soymuk ve odundoku) demetleri büyütkendokunun çevresinde düzenli bir biçimde sıralanmıştır; bu bitkilerde ikincil, yani enine büyüme, görülür. İletimdoku demetlerinin gövdede dağınık biçimde bulunduğu bir çenekli bitki­lerde ise büyütken doku bulunmadığı için genellikle ikincil büyümeye rastlan­maz.

Bir ağacın gövdesinden enine bir kesit alındığında odun ve kabuk bölümleri kolay­lıkla ayırt edilebilir; kabuk, odundan daha koyu renklidir. Odunun dış bölümünü açık renkli diriodun katmanı, iç bölümünü ise koyu renkli bölgelerle farklılaşan özodun katmanı oluşturur. Özellikle ılıman iklim ağaçlarında gövdenin en önemli özelliği, odun bölümlerinde yıllık halka ya da büyü­me halkası adı verilen iç içe girmiş halkala­rın bulunmasıdır; ağaçların yaşı bu yıllık halkaları sayarak saptanabilir. Bitkilerin çoğunda dikey biçimli gövdeye rastlanırsa da, bazı bitkilerin gövdesi biçim ve işlev değişikliğine uğramıştır. Köke benzeyen toprak altı gövdeleri (köksap, yumru, soğan), toprak yüzeyinde yatay olarak bü­yüyen stolon, kurak bölgelerde yaprağın görevini üstlenen yapraksı gövdeler, sülük gövdeler, etli gövdeler ya da diken gövdeler bu değişikliğin başlıca örnekleridir.


Bitkilerde Gövde ve Gövde Çeşitleri

7 Mart 2013 Perşembe

Görme siniri nedir Hakkında

Görme Siniri  Nedir

Görme siniri, optik sinir olarak da bilinir, gözün ağtabakasından gelen duyu sinirleri­nin uyanlarını beyin kabuğundaki görme merkezine taşıyan ikinci kafa çifti. Gözyuvarının arkasında yer alan ve ışık alıcı koni hücreleri içermediği için kör nokta olarak adlandırılan bölgedeki sinir lifleri bir araya gelerek görme sinirini oluşturur. Her iki gözden bu noktada ayrılan görme sinirleri beyin tabanının altından geçerek görme çaprazı (kıyazma) denen bölgede birbiriyle çaprazlaşır. Görme sinirindeki lifler bu bölgede çatallanır ve yarısı beynin aynı yanındaki görme merkezine, öbür yarısı da öbür gözden gelen liflerle birleşerek karşı yandaki görme merkezine gider. Böylece iki gözün algıladığı görüntülerin birbiri üs­tüne binmesi ve tek bir görüntü oluşması sağlanır.

Görme sinirinin temel bileşenleri ağtaba­kadan gelen görme lifleridir; bunun yanı sıra, gözbebeğinin değişen ışık miktanna göre açılıp kapanmasını denetlemek üzere beyin ile iris arasındaki sinir uyarılarını da taşır. Görme siniri yapısal olarak gerçek bir çevrel sinir değil, merkez sinir sisteminin bir parçası sayılabilir.

En çok 15-25 yaşlarındaki erkeklerde orta­ya çıkan ve kalıtsal bir bozukluk olan Leber hastalığı, kafatası yaralanmaları, glokom, sinire baskı yapan bir ur, metil alkol, kinin ya da arsenik zehirlenmesi ve bazı ağtabaka hastalıklan görme sinirinde doku yozlaşmasına ve atrofiye yol açabilir. Görme siniri hakkında bilgi


Görme siniri nedir

1 Mart 2013 Cuma

Gölmarmara nereye bağlı Hakkında

Gölmarmara nerenin ilçesi, Gölmarmara nereye bağlı

Manisa Gölmarmara, Ege Bölgesi’nde, Manisa iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kent. Eskiden Akhisar’a bağlı bir bucak olan Gölmarma­ra, 19 Haziran 1987 tarihli ve 3392 sayılı yasayla ilçe yapılmıştır. Gölmarmara Belediyesi 1923′te kurulmuş­tur.


Gölmarmara nereye bağlı

28 Şubat 2013 Perşembe

Göl şairleri kimlerdir Hakkında

Göl şairleri nedir, Göl şairlerinin adları kimler

Göl şairleri, İngiliz şairler William Wordsworth, Samuel Taylor Coleridge ve Robert Southey’ye verilen ad. Bu şairler, 19. yüzyılın başlarında İngiltere Göller Böl­gesindeki Cumberland ve Westmorland’de (bugün Cumbria) yaşamışlardır. İlk olarak Ağustos 1817′de The Edinburgh Review”da, Francis Jeffrey (sonradan Lord) tarafından küçümseyici bir tavırla “Göl okulu” olarak adlandırıldılar. “Golcüler” yakıştırması da, benzer bir amaçla şair Byron tarafından kullanıldı. Bu adlandırma, Wordsworth ve Coleridge’in Southey ile bir arada düşünül­mesine yol açtığı için yanıltıcıdır. Oysa Southey, gerek görüşleri, gerekse yapıtla­rıyla öbür iki şairden ayrılır.


Göl şairleri kimlerdir

27 Şubat 2013 Çarşamba

Trabzon maçı ne olur

TRABZONSPOR - MP ANTALYASPOR: 0 - 0
SAAT: 18.00
Trabzon maçı ne olur
HAKEM: İlker Coşkun
STAT: Hüseyin Avni Aker
TRABZONSPOR: Tolga, Serkan, Mustafa, Giray, Cech, Colman, Zokora, Adrian, Alanzinho, Olcan, Henrique
Teknik Direktör: Tolunay Kafkas
MP ANTALYASPOR: Sammy, Koray , Deniz, M.Sedef, Ziziç, Isaac, Uğur, M.Duruer, Janda, Aissati, Diarra
Teknik Direktör: Mehmet Özdilek
MAÇTAN DAKİKALAR
Dakika 4: Trabzonsporlu futbolcular kendi yarı sahalarında top çeviriyor.
Dakika 7: Antalyaspor bu dakikalarda topu ayağında daha çok tutuyor.
Dakika 11: Antalyaspor Tita ile köşe vuruşu kullanıyor Tita topu Ali Tandoğan'a gönderdi Ali topla çok oynayınca Trabzonspor savunması topu taca gönderdi.
Dakika 13: Trabzonspor çok pas yaparak Antalya savunmasını geçmek istiyor ancak Antalyalı futbolcular çok dikkatli hareket ediyor.
Dakika 16: Trabzonspor tehlikeli geldi Olcan'ın sol kanattan içeri kestiği topu Sapara ceza sahası içinde kontrol edemeyince top auta çıktı.
Dakika 17: Isaac ceza sahası dışından bir şut denemesi yaptı ancak Tolga üstüne gelen topu rahatlıkla kontrol etti.
Dakika 20: Trabzonspor Henrique ile mutlak bir gol pozisyonundan yararlanamadı. Henrique Sapara'nın ortasında topa gelişine vurdu ancak top savunmanında müdehalesi ile kornere çıktı.
Dakika 22: Trabzonspor şu dakikalarda Antalyaspor'a karşı daha etkili. Trabzonlu futbolcular önde basarak Antalya savunmasını rahatsız ediyor.

22 Şubat 2013 Cuma

Deniz yılanları ve özellikleri Hakkında

Deniz yılanlarının özellikleri nelerdir, deniz yılanı nedir nerelerde yaşar

Deniz yılanı, Hydrophiidae familyasından, denizde yaşayan 50′yi aşkın zehirli yılan türünün ortak adı. Su yaşamına uyum sağladıkları için, deniz yılanlarının gövdele­ri yassı, kuyrukları kürek biçiminde, burun delikleri kapaklıdır. Çoğunda gövdenin ba­şa ve boyna oranla daha kalın olması, avlarının üstüne atlamaya hazırlanırken dik ve dengeli durabilmelerini sağlar. Laticau- dinae alt familyasının üyelerinde karın pulla­rı, kara yılanlarındaki kadar büyüktür; Hydrophiinae alt familyasının üyelerinde ise karın pulları, bu türlerin karada sürünerek ilerlemesini engelleyecek kadar küçüktür.

Deniz yılanlarının uzunlukları genellikle 1-1,2 m arasında değişir; Japonya’da eti çok beğenilen Laticauda semifasciata, 2 m’yi aşan boyuyla en uzun türdür. Deniz yılanla­rının büyük bölümü Avustralya ve Asya’nın kıyılarında ve haliçlerinde yaşar; yalnızca Pelamis platurus türü Büyük Okyanustan Madagaskar’a ve Yenidünya’ya kadar yayıl­mıştır. Yaklaşık 1 m uzunluğundaki bu yılanın karnı parlak sarı, öbür bölümleri koyu kahverengi ya da karadır. Deniz yılanları balıkla beslenir, bazen kalabalık gruplar halinde su yüzeyine çıkarak güneş­lenirler. Yumurtalarını karaya bırakan Lati- caudinae alt familyasından birkaç tür dışında hepsi suda canlı yavru doğurur. Deniz yılanları genellikle saldırgan olmamakla birlikte, Hydrophis cyanocinctus ve Enhydrina schistosa gibi bazı türlerinin zehiri insanı öldürebilecek kadar güçlüdür.


Deniz yılanları ve özellikleri

21 Şubat 2013 Perşembe

Deniz uçağı nedir özellikleri Hakkında

Deniz uçaklarının özellikleri, deniz uçağı nedir

Deniz uçağı, su üstüne iniş yapabilen ve su üstünde seyredip gene havalanabilen uçak­ların ortak adı. Doğrudan, deniz teknelerinkine benzeyen gövdeleri üzerine inen deniz uçakları uçan gemi, sukayağı (katamaran) biçimindeki iniş takımları üzerine inenler ise yüzen uçak olarak da adlandırılır. İlk başarılı deniz uçakları, 1911-12′de, ABD’de Glenn H. Curtiss tarafından geliştirildi ve uçuruldu. I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz­ler, Curtiss’in buluşlarından yararlanarak “F” tipi deniz uçaklarını geliştirdiler. Savaş sırasında alışılmamış türden donanma hiz­metleri veren bu uçaklar, deniz devriyesi, denizaltılarla savaş, mayın döşeme ve denizde ilk yardım görevleri üstlendiler. Aynı uçakların savaştan sonra üretilen sivil amaç­lı tipleri, dönemlerinin erim ve dayanıklılık rekorlarını kırdılar. 1919′da ABD Deniz Kuwetleri’nin “NC-4″ deniz uçağı, Asor Adaları üzerinden Atlas Okyanusunu ilk olarak aşmayı başardı. 1920′lerin sonların­da, dünyadaki en büyük ve en hızlı uçaklar deniz uçaklarıydı. Bu araçların kullanışlılığını ve çok yönlülüğünü vurgulayan iki önemli başarı, 1929′da Sovyet yapımı “ANT-4″ tipi bir deniz uçağıyla Sibirya üzerinden Moskova’dan New York’a uçul­ması ve 1930′larda İtalyan deniz uçakların­dan ohjşan bir filonun Roma-Rio de Janeiro ve Roma-Chicago arasında sürekli olarak gerçekleştirdiği uçuşlardı. II. Dünya Savaşı başladıktan sonra kısmen karadan havala­nan uçakların erimlerinin artması, kısmen de çok miktarda havaalanının ve uçak gemilerinin yapılmasıyla, deniz uçaklarının askeri ve ticari önemi giderek azaldı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra denizden havala­nan uçak yapımı sürdüyse de, bu gelişme oldukça düşük bir düzeyde kaldı.

Deniz uçaklarının su üzerinde kalabilme­leri için yeterli yüzdürme (kaldırma) kuvve­tine sahip olmaları ve ayrıca su yüzünde hareket ederken, havalanma hızına ulaşana kadar kendi ağırlıklarını taşıyacak yapıda olmaları gerekir. Bu uçaklar havalanma ve iniş sırasında dengesini koruyabilmeli ve denge pilot tarafından denetlenebilmelidir. Teknenin yapısı, iniş sırasında suyun çarp­ma etkisine dayanabilmeli ve uçağın çabuk hızlanabilmesi için su direnci az olmalıdır.

Curtiss bütün bu koşulları iki biçimde sağlamaya çalışmıştı. İlk geliştirdiği deniz uçağı, aslında, iniş tekerlekleri yerine esnek şamandıralar yerleştirilmiş bir kara uçağıy­dı. Daha sonra da, şamandıraları ile gövdesi bir su teknesi biçiminde birleştirilmiş olan uçan gemiyi yaptı. Her iki tipte de, yüzdü- rücü gövdelerin altı havalanmayı kolaylaş­tırmak için kademeli olarak yapılmıştı. Hız ve kaldırma kuvveti arttıkça, deniz uçağı sudan bir kademe yükseliyor ve gövdenin suya değen bölümü küçüldükçe sürtünme kuvveti de azalıyordu. Tek şamandıralı deniz uçakları ile tek gövdeli uçan gemilerin dengelerini koruyabilmelerini sağlamak amacıyla, bunlara yan şamandıralar ya da kanat uçlarına su kayakları eklenir. Çift şamandıralı deniz uçakları ile çift gövdeli ya da ek kayaklı uçan gemilerde yardımcı şamandıraya gerek yoktur. Curtiss’in bir başka katkısı da, deniz uçaklarına, gövde­nin içine çekilebilen kara iniş takımları eklemesiydi. Hem karaya, hem suya inebi­len (amfibi) bu uçaklar, çok amaçlı hizmet­lerde yaygın olarak kullanıldı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra da, kar, buz, çamur ve çim gibi öteki uçakların kalkıp inmesine elverişli olmayan yüzeylerden ve sudan havalanabilen uçaklar geliştirilmiştir.


Deniz uçağı nedir özellikleri